Yakın branşlar arasında tatlı bir rekabet hep olmuştur. Bu
rekabet yaptıkları işin daha önemli olduğunu düşünmekten kaynaklanır ve kendini
motive etmek içinde zararlı değil aksine yararlıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Polis teşkilatı arasında da
bu rekabet olduğu bilinir. İkiside ülke savunmasından görevli silahlı güçtür.
İlgilendikleri olaylar ve bölgeler kanunlarla ayrılmışta olsa benzer ve ortak
çalışmaları mevcuttur ve bu rekabet doğaldır. Polis şehirlerde, yerleşim
yerlerinde asayişi sağlarken, TSK sınırlarda, kırsal alanlarda, dış
operasyonlarda görevlidir diyebiliriz. Eğitimleri ve kadroları, silah ve
mühimmatları buna göre düzenlenmiştir.
Bu ön saptamadan sonra asıl konumuza gelebilirim.
İlk önce jandarmanın yetki alanları daraltılarak işe başlandı.
Daha sonra “sınır muhafız alayları kurulacak” kelimeleri dolaşmaya başladı.
Polise ağır silah alımı yetkisi verilirken TSK yandaş medyada durmadan karalandı,
düzmece, sanal belgelerle general, amiraller içeri alındı. Sonra Kılıçtaroğlu,
Deniz Baykal’a sürpriz bir kaset sansasyonundan sonra istifa etmesiyle CHP’nin
başına geldi ve ilk açıklaması 35. Maddenin kaldırılmasını istemek oldu.
Gerekçe olarak da “darbeleri önlemek” istediğini ileriye sürdü.35.Madde özetle
TSK’ya rejimi koruma yetkisi veriyordu.
Kısaca TSK yetkisizleştirirken, bütçesi daraltılırken, iktidardan
ve ana muhalefetten darbe yerken, polis teşkilatı aşama aşama yetkilendirildi
ve sonunda “terörle mücadele edecek kuvvet” olarak dillendirildi.
Özet: terörle artık TSK değil, polis mücadele edecek. Bizzat
tanıdığım polis teşkilatının içerisinden kişilerin bu aşama aşama
yetkilendirilişi başta bahsettiğim tatlı rekabetinde verdiği hazla AKP’lileşme
getirdi.
OYSA GERÇEKLER ÇOK DAHA FARKLI.
TSK’nin terörle 30 yıllık mücadelesi emperyalist
uşağı medyada başarısızlık olarak kamuoyuna aktarıldı. Sağdan soldan dönme
liboş takımı TV ekranlarında TSK’yı yerden yere vurdu. Aşağıladı, teröristleri
zafer kazanmış edalarıyla sundu ve sessiz bir şekilde devir değişikliği
gerçekleştirildi.
Şimdi gelelim bundan sonra olacaklara; kazanç ve kayıplara.
*TSK’nin 30 yıldan
fazla süren mücadelesi, vur-kaç gibi kalleş taktik kullanan ve donuna kadar
emperyalistlerce beslenen terör örgütüne karşı verdikleri mücadeleden
edindikleri birikim, tecrübe ve başarı sıfırlandı.
*Daha da önemlisi
kırsal arazide terörle mücadele için eğitim ve alt yapı birikimi olmayan polis
teşkilatı siyasallaşan ve azdırılan terör örgütünün ününe atıldı. Resmen hedef
yapıldı.
*Yine; kırsal kesim tamamen teröristlere teslim edildi.
*Ayrıca; siyasi alt yapısını oluşturan terör örgütüyle yerleşim yerlerinde mücadele
edilmesi sonucunda meydana gelecek sivil kayıplar çok muhtemel olduğundan polis
teşkilatı hızlı bir şekilde yıpratılacak, katil ilan edilecek ve Türkiye Cumhuriyeti
emperyalist güçlerin zorlamasıyla teröristle siyasal zeminde uzlaşmaya
zorlanacaktır.
*Daha da önemlisi;
tüm bu saydıklarım çok daha kısa bir zaman içerisinde olacak. Yüzlerce maddesi
değişmiş olmasına rağmen hala 80 faşist anayasası olarak sunulup kamuoyunda “yeni
bir anayasa yapılması gerektiği” düşüncesi oluşturulan anayasaya
yetiştirilecek.
Sözün kısası, “polis
teşkilatı terörle mücadelede daha başarılı olur” söylemleriyle;
Polisin gururu okşanırken,
terör sivillerin arasına indiriliyor, dağlar teslim ediliyor, polis ve sivil
kayıp verilmesi sağlanıyor, polis teşkilatının yıpratılması garantileniyor,
terörle mücadele kaybedilmesi kesinleştirilirken, terörün siyasi kanadına
propaganda malzemesi sağlanıyor ve emperyal baskılarla neticesinde anayasaya
kürt özerkliği, kısacası BOP çerçevesinde ikinci bir İsrail kurulması giriyor.
Ve tüm bunlar AKP ve CHP dayanışması içerisinde yapılıyor.
Bize ne kalıyor?
Siyaset diye sunulan LANETLİ DUDAKLAR.
“biz bu ak alnımızı
senin bu lanetli ağızlarına, dudaklarına terk etmeyiz” Tayyip Erdoğan’ın Kayseri’de
yaptığı Kemal Kılıçtaroğlu’na hitaben konuşması.
Saygılar.
Levent Kalem
11.9.2011-Pazar
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder