11 Eylül 2011 Pazar

LANETLİ DUDAKLAR


Yakın branşlar arasında tatlı bir rekabet hep olmuştur. Bu rekabet yaptıkları işin daha önemli olduğunu düşünmekten kaynaklanır ve kendini motive etmek içinde zararlı değil aksine yararlıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Polis teşkilatı arasında da bu rekabet olduğu bilinir. İkiside ülke savunmasından görevli silahlı güçtür. İlgilendikleri olaylar ve bölgeler kanunlarla ayrılmışta olsa benzer ve ortak çalışmaları mevcuttur ve bu rekabet doğaldır. Polis şehirlerde, yerleşim yerlerinde asayişi sağlarken, TSK sınırlarda, kırsal alanlarda, dış operasyonlarda görevlidir diyebiliriz. Eğitimleri ve kadroları, silah ve mühimmatları buna göre düzenlenmiştir.
Bu ön saptamadan sonra asıl konumuza gelebilirim.
İlk önce jandarmanın yetki alanları daraltılarak işe başlandı. Daha sonra “sınır muhafız alayları kurulacak” kelimeleri dolaşmaya başladı. Polise ağır silah alımı yetkisi verilirken TSK yandaş medyada durmadan karalandı, düzmece, sanal belgelerle general, amiraller içeri alındı. Sonra Kılıçtaroğlu, Deniz Baykal’a sürpriz bir kaset sansasyonundan sonra istifa etmesiyle CHP’nin başına geldi ve ilk açıklaması 35. Maddenin kaldırılmasını istemek oldu. Gerekçe olarak da “darbeleri önlemek” istediğini ileriye sürdü.35.Madde özetle TSK’ya rejimi koruma yetkisi veriyordu.
Kısaca TSK yetkisizleştirirken, bütçesi daraltılırken, iktidardan ve ana muhalefetten darbe yerken, polis teşkilatı aşama aşama yetkilendirildi ve sonunda “terörle mücadele edecek kuvvet” olarak dillendirildi.
Özet: terörle artık TSK değil, polis mücadele edecek. Bizzat tanıdığım polis teşkilatının içerisinden kişilerin bu aşama aşama yetkilendirilişi başta bahsettiğim tatlı rekabetinde verdiği hazla AKP’lileşme getirdi.
OYSA GERÇEKLER ÇOK DAHA FARKLI.
TSK’nin terörle 30 yıllık mücadelesi emperyalist uşağı medyada başarısızlık olarak kamuoyuna aktarıldı. Sağdan soldan dönme liboş takımı TV ekranlarında TSK’yı yerden yere vurdu. Aşağıladı, teröristleri zafer kazanmış edalarıyla sundu ve sessiz bir şekilde devir değişikliği gerçekleştirildi.
Şimdi gelelim bundan sonra olacaklara; kazanç  ve kayıplara.
*TSK’nin 30 yıldan fazla süren mücadelesi, vur-kaç gibi kalleş taktik kullanan ve donuna kadar emperyalistlerce beslenen terör örgütüne karşı verdikleri mücadeleden edindikleri birikim, tecrübe ve başarı sıfırlandı.
*Daha da önemlisi kırsal arazide terörle mücadele için eğitim ve alt yapı birikimi olmayan polis teşkilatı siyasallaşan ve azdırılan terör örgütünün ününe atıldı. Resmen hedef yapıldı.
*Yine; kırsal kesim tamamen teröristlere teslim edildi.
*Ayrıca; siyasi alt yapısını oluşturan terör örgütüyle yerleşim yerlerinde mücadele edilmesi sonucunda meydana gelecek sivil kayıplar çok muhtemel olduğundan polis teşkilatı hızlı bir şekilde yıpratılacak, katil ilan edilecek ve Türkiye Cumhuriyeti emperyalist güçlerin zorlamasıyla teröristle siyasal zeminde uzlaşmaya zorlanacaktır.
*Daha da önemlisi; tüm bu saydıklarım çok daha kısa bir zaman içerisinde olacak. Yüzlerce maddesi değişmiş olmasına rağmen hala 80 faşist anayasası olarak sunulup kamuoyunda “yeni bir anayasa yapılması gerektiği” düşüncesi oluşturulan anayasaya yetiştirilecek.
Sözün kısası, “polis teşkilatı terörle mücadelede daha başarılı olur” söylemleriyle;
Polisin gururu okşanırken, terör sivillerin arasına indiriliyor, dağlar teslim ediliyor, polis ve sivil kayıp verilmesi sağlanıyor, polis teşkilatının yıpratılması garantileniyor, terörle mücadele kaybedilmesi kesinleştirilirken, terörün siyasi kanadına propaganda malzemesi sağlanıyor ve emperyal baskılarla neticesinde anayasaya kürt özerkliği, kısacası BOP çerçevesinde ikinci bir İsrail kurulması giriyor.
Ve tüm bunlar AKP ve CHP dayanışması içerisinde yapılıyor.
Bize ne kalıyor?
Siyaset diye sunulan LANETLİ DUDAKLAR.
 “biz bu ak alnımızı senin bu lanetli ağızlarına, dudaklarına terk etmeyiz” Tayyip Erdoğan’ın Kayseri’de yaptığı Kemal Kılıçtaroğlu’na hitaben konuşması.
Saygılar.
Levent Kalem
11.9.2011-Pazar



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

Hiç yorum yok: