Seldan TAŞÇI
Zat-ı muhterem Nostradamus’un hık demiş burnundan düşmüşü
ya, yer yerinden oynuyor; “Emre Uslu” Hükümet 6 ay sonra istifa edecek
“iddiasını yeniden gündeme getirdiğine göre vardır bir hikmeti!”
Hikmeti belli: Uslu’ya bu “ilham perileri” nereden geldi?
Amerika Birleşik Devletleri!
Bir süredir orada devam ediyor Uslu’nun eğitim alışverişi! “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir” buna bir diyeceğimiz yok da soru belli: Emre Uslu Amerika’ya nasıl gitti?
Kıtalar ayıran o uçsuz bucaksız okyanusları nasıl geçti?
Öyle ya, “Okyanus ötesi uçamadığı” için 8 yıl boyunca Amerika’da “mahsur” kalan o değil miydi?
Olur ya, “mazeret”i olduğunu unutmuştur da uçağa bir dalgınlık anında binmiştir diye, hani “dönüş” yolunda başına bir iş gelmesin diye, bütün iyi niyetimizle kendisine geçmişini hatırlatmalıyız belki de...
***
Polis Akademisi’nden sonra A.Ü. İletişim Fakültesi’nde gazetecilik doktorası yapan -o zamanki adıyla Emrullah Uslu- 2001 yılında “aldığı bir bursla” ABD’ye gitmişti. Dakika bir, gol bir; bu “burs”un kaynağı Uslu’nun şimşekleri üzerine çekmesindeki ilk etkenlerden biriydi. Dönemin gazetelerine yansıyan iddialara göre Uslu yakın çevresine “MİT bursuyla geldim” demişti. Ancak MİT’in yalanlaması gecikmedi: “Spekülatif haberler bunlar!”
Uslu’nun burs süresi 2003 yılında doldu. Hoş dolmasa kaç yazar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 80. maddesine göre, bir devlet memuru “MİT mensubu değilse yahut kendisine Başbakanlık tarafından özel izin verilmemişse” yurtdışında 4 yıldan fazla kalamazdı.
Ama Uslu kaldı! Haliyle herkesin aklına aynı sorular takıldı: “Emrullah Uslu MİT mensubu mu?” Değilse; “Başbakanlık özel izniyle ABD’de bulunma gerekçesi ne?”
Ona sorarsanız hiçbiri değildi, “mazeret”i vardı, buna rağmen hakkında yazıp çizenlere karşı asabiydi; Taraf’ta Önder Aytaç’la ortak köşelerinden birçok gazeteci ve gazeteye tehdit / hakaretlerle seslendi.
Mazeretini mi soruyorsunuz?
Raporluydu! ABD’den Türkiye’ye ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’ndaki görevine dönememesini 2003 yılından sonra üç ayda bir alıp Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yolladığı “Okyanus ötesi uçması sakıncalıdır” raporlarına borçluydu.
Bu durum kimi emniyetçilerin kafasını bozdu. “Bu kadar uzun süreli bir rapor kullanan personel şimdiye kadar teşkilatta bulunmuyor” diyenler Uslu’yu “meslekten ihraca kadar” uzanabilecek bir dizi yaptırımın beklediğini açıkladılar.
Nitekim.. Askeri hedef alan ağır eleştirilerinden sonra TSK’nın “Başbakan aracılığıyla rahatsızlığını emniyete bildirmesi üzerine” Uslu hakkında inceleme başlatıldı ve “gemiyle de olsa” gelmesi istendi.
8 yıldır aşamadığı okyanustan böyle bir sürecin sonunda geçmek zorunda kalan Uslu, ülkeye döner dönmez girdiği terfi sınavında tabiri caizse çaktı ve Bingöl’e sürgün pardon tayin edildi. Aynen tahmin ettiğiniz gibi Bingöl’e gitmek yerine, İstanbul’a yerleşti. Kaderin cilvesi işte, Uslu yeni kariyeri için, günaşırı hedef gösterdiği “Ergenekoncular(!)” dan biri tarafından kurulan Yeditepe Üniversitesi’ni seçti!
***
Velhasıl bir “okyanusu aşamadı” diye Uslu’nun başına “pişmiş tavuğun başına gelmeyen işler” geldi! Şimdi Emre Uslu’nun bir kere daha Amerika’da olduğu gerçeği karşısında insan düşünmeden edemiyor; Bunca çileye değer mi? Veya bunca çileye ne değer? İnsan ne uğruna, tıp tarafından uçması yasaklanan okyanusa doğru yeniden kanat açar?
Ne yani “Kahraman eski polis” okyanusa karşı mı? İnsan, 8 sene memleketine hasret bırakacak kadar risk taşıyan “özel durum”unu bile bile sağlığını tehlikeye atar mı?
Belki de ezbere konuşuyoruz... Yürüyerek gidecek hali yok ya; selki “adamı okyanus ötesi uçuran” haplar çıktı! Belki Portekiz’den Washington’a Bermuda Şeytan Üçgeni’ne teğet geçen bir “Utah-ray” uzandı! Belki bu yolculuk bir anestezi uzmanının refakatinde “uyutularak” tamamlandı! Belki bizim vakıf olamadığımız teknolojik gelişmeler oluyor dünyada ve Uslu da bilimadamlarının deneysel çalışmalarına destek amacıyla onu “ışınlamaları” na izin verdi. Belki rapor tek yönlü; Türkiye’ye yasak ama ABD’ye uçuş serbest! Veya belki de “okyanus üzeri uçamaz” raporu, hani lise son sınıfta hemen her öğrencinin aldığı, şeklen orijinal fakat içeriği çakma “heyet raporları” gibi “beyaz bir yalan”dı!
***
Hiçbiri değilse, tek ihtimal kalıyor geriye: “Yapmayın, etmeyin, ben okyanus üzerinden uçamam” diye çırpındı ama, azılı “teröristler” onu dinlemediler, ellerini, kollarını, ayaklarını bağlayıp bir “kargo uçağıyla” adrese teslim ettiler! Yani kaçırıldı!
Durun canım.. Hemen panik yapmayın; beyin jimnastiğine katkı olsun diyeydi son satırlarım...
“Esir” hali var mı hiç Emre Uslu’nun yazdıklarında? Aksine yaramış Amerika? Öyle anlaşılıyor ki gaipten haberler yağmaya başladı kulağına! Belli ki dayamış sırtını sağlam bir feyiz kaynağına; ne yazarsa on ikiden vuran kahine yükseldi buralarda mertebesi!
Gözümüz yok, Allah bin bereket versin, dileyen servis ettiklerini yesin!
Bizim endişemizin tamamen insani: Sen nasıl geçtin o üzerinden uçmanın yasak olduğu kilometreleri?
Ne yani; ciddi ciddi gemiyle mi?
Yahut polisken 8 yılda aşmayı beceremediğin mesafeyi, şimdi komşu kapısı yaptığını görünce; “Devlete memuriyet”in bitmesi şifa mı verdi?
Hikmeti belli: Uslu’ya bu “ilham perileri” nereden geldi?
Amerika Birleşik Devletleri!
Bir süredir orada devam ediyor Uslu’nun eğitim alışverişi! “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir” buna bir diyeceğimiz yok da soru belli: Emre Uslu Amerika’ya nasıl gitti?
Kıtalar ayıran o uçsuz bucaksız okyanusları nasıl geçti?
Öyle ya, “Okyanus ötesi uçamadığı” için 8 yıl boyunca Amerika’da “mahsur” kalan o değil miydi?
Olur ya, “mazeret”i olduğunu unutmuştur da uçağa bir dalgınlık anında binmiştir diye, hani “dönüş” yolunda başına bir iş gelmesin diye, bütün iyi niyetimizle kendisine geçmişini hatırlatmalıyız belki de...
***
Polis Akademisi’nden sonra A.Ü. İletişim Fakültesi’nde gazetecilik doktorası yapan -o zamanki adıyla Emrullah Uslu- 2001 yılında “aldığı bir bursla” ABD’ye gitmişti. Dakika bir, gol bir; bu “burs”un kaynağı Uslu’nun şimşekleri üzerine çekmesindeki ilk etkenlerden biriydi. Dönemin gazetelerine yansıyan iddialara göre Uslu yakın çevresine “MİT bursuyla geldim” demişti. Ancak MİT’in yalanlaması gecikmedi: “Spekülatif haberler bunlar!”
Uslu’nun burs süresi 2003 yılında doldu. Hoş dolmasa kaç yazar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 80. maddesine göre, bir devlet memuru “MİT mensubu değilse yahut kendisine Başbakanlık tarafından özel izin verilmemişse” yurtdışında 4 yıldan fazla kalamazdı.
Ama Uslu kaldı! Haliyle herkesin aklına aynı sorular takıldı: “Emrullah Uslu MİT mensubu mu?” Değilse; “Başbakanlık özel izniyle ABD’de bulunma gerekçesi ne?”
Ona sorarsanız hiçbiri değildi, “mazeret”i vardı, buna rağmen hakkında yazıp çizenlere karşı asabiydi; Taraf’ta Önder Aytaç’la ortak köşelerinden birçok gazeteci ve gazeteye tehdit / hakaretlerle seslendi.
Mazeretini mi soruyorsunuz?
Raporluydu! ABD’den Türkiye’ye ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’ndaki görevine dönememesini 2003 yılından sonra üç ayda bir alıp Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yolladığı “Okyanus ötesi uçması sakıncalıdır” raporlarına borçluydu.
Bu durum kimi emniyetçilerin kafasını bozdu. “Bu kadar uzun süreli bir rapor kullanan personel şimdiye kadar teşkilatta bulunmuyor” diyenler Uslu’yu “meslekten ihraca kadar” uzanabilecek bir dizi yaptırımın beklediğini açıkladılar.
Nitekim.. Askeri hedef alan ağır eleştirilerinden sonra TSK’nın “Başbakan aracılığıyla rahatsızlığını emniyete bildirmesi üzerine” Uslu hakkında inceleme başlatıldı ve “gemiyle de olsa” gelmesi istendi.
8 yıldır aşamadığı okyanustan böyle bir sürecin sonunda geçmek zorunda kalan Uslu, ülkeye döner dönmez girdiği terfi sınavında tabiri caizse çaktı ve Bingöl’e sürgün pardon tayin edildi. Aynen tahmin ettiğiniz gibi Bingöl’e gitmek yerine, İstanbul’a yerleşti. Kaderin cilvesi işte, Uslu yeni kariyeri için, günaşırı hedef gösterdiği “Ergenekoncular(!)” dan biri tarafından kurulan Yeditepe Üniversitesi’ni seçti!
***
Velhasıl bir “okyanusu aşamadı” diye Uslu’nun başına “pişmiş tavuğun başına gelmeyen işler” geldi! Şimdi Emre Uslu’nun bir kere daha Amerika’da olduğu gerçeği karşısında insan düşünmeden edemiyor; Bunca çileye değer mi? Veya bunca çileye ne değer? İnsan ne uğruna, tıp tarafından uçması yasaklanan okyanusa doğru yeniden kanat açar?
Ne yani “Kahraman eski polis” okyanusa karşı mı? İnsan, 8 sene memleketine hasret bırakacak kadar risk taşıyan “özel durum”unu bile bile sağlığını tehlikeye atar mı?
Belki de ezbere konuşuyoruz... Yürüyerek gidecek hali yok ya; selki “adamı okyanus ötesi uçuran” haplar çıktı! Belki Portekiz’den Washington’a Bermuda Şeytan Üçgeni’ne teğet geçen bir “Utah-ray” uzandı! Belki bu yolculuk bir anestezi uzmanının refakatinde “uyutularak” tamamlandı! Belki bizim vakıf olamadığımız teknolojik gelişmeler oluyor dünyada ve Uslu da bilimadamlarının deneysel çalışmalarına destek amacıyla onu “ışınlamaları” na izin verdi. Belki rapor tek yönlü; Türkiye’ye yasak ama ABD’ye uçuş serbest! Veya belki de “okyanus üzeri uçamaz” raporu, hani lise son sınıfta hemen her öğrencinin aldığı, şeklen orijinal fakat içeriği çakma “heyet raporları” gibi “beyaz bir yalan”dı!
***
Hiçbiri değilse, tek ihtimal kalıyor geriye: “Yapmayın, etmeyin, ben okyanus üzerinden uçamam” diye çırpındı ama, azılı “teröristler” onu dinlemediler, ellerini, kollarını, ayaklarını bağlayıp bir “kargo uçağıyla” adrese teslim ettiler! Yani kaçırıldı!
Durun canım.. Hemen panik yapmayın; beyin jimnastiğine katkı olsun diyeydi son satırlarım...
“Esir” hali var mı hiç Emre Uslu’nun yazdıklarında? Aksine yaramış Amerika? Öyle anlaşılıyor ki gaipten haberler yağmaya başladı kulağına! Belli ki dayamış sırtını sağlam bir feyiz kaynağına; ne yazarsa on ikiden vuran kahine yükseldi buralarda mertebesi!
Gözümüz yok, Allah bin bereket versin, dileyen servis ettiklerini yesin!
Bizim endişemizin tamamen insani: Sen nasıl geçtin o üzerinden uçmanın yasak olduğu kilometreleri?
Ne yani; ciddi ciddi gemiyle mi?
Yahut polisken 8 yılda aşmayı beceremediğin mesafeyi, şimdi komşu kapısı yaptığını görünce; “Devlete memuriyet”in bitmesi şifa mı verdi?
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder