SÖZLEŞMELİ İHANET PROJESİ
Arslan BULUT-Yeniçağ
Arslan BULUT-Yeniçağ
Sözleşmeli er” modeli konusunda en önemli yazıyı Savaş Süzal yazdı. Süzal, AKP’nin, füzesavar sisteminin Türkiye’ye yerleştirilmesini kabul ettiğini, itirazların tribünlere oynanan bir oyun olduğunu belirttikten sonra şu değerlendirmeleri yaptı:
“Ankara, şimdilerde kadrolu askeri yok edip bir lejyoner birlik kurma yolunda. Peki, ama neden sözleşmeli orduya ihtiyaç var? Bir kere hatırlarsanız ülke sınırlarının korunması askerden alınıp, özel sivil sınır koruma gücüne verilecek. Hesap bu. İçeride güvenliği, polis gücü koruyacak. İşte o zaman anlıyorsunuz ki amaç Atatürk’ün ordusunu yok etmek.
Şu anda Türkiye’de yaşananlar Osmanlı’nın son günlerinde işgal kuvvetlerinin padişah Vahdettin’e dikte ettirdikleri koşullarla aynı. Evet, ister kabul edin ister etmeyin Türkiye, fiilen Sevr şartlarına oturtulmuş bulunuyor. Basın ise aynı İstanbul’daki mütareke basını.
Peki, asker sözleşmeli olur da neden siyasetçiler sözleşmeli olmaz? Aynı şirket genel müdürü gibi sözleşmeli bir başbakan olsa, ülke zarara girince işten atıp maaşını ve ikramiyesini kessek ne olur. Yani bundan kötü olmaz herhalde..”
* * *
Tayyip Erdoğan ise G-20 zirvesine katılmak için Güney Kore’ye giderken sözleşmeli er modeli ile ilgili hazırlıkların kendilerine geldiğini belirterek, “Bunun üzerinde bizim de bir çalışmamız var. Yani gazetelere sızan, Bakanımızın yaptığı açıklamalar filan bunlar, şu anda bu görüşmelerin içerisinde yer alan konulardır, doğrudur. Yani bu çerçevede iş, şu anda ilerliyor. Ama bedelli kesinlikle şu anda gündemde yoktur. Bunun bilinmesini isterim” dedi.
Türk ordusunun, paralı askerlerden oluşan siyasi milisler haline getirilmesi, “filan” diye geçiştirilecek bir konu mudur?
Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, sözleşmeli er projesini “ihanet projesi” olarak nitelendiriyor.
Babaoğlu bize gönderdiği yazısında özetle şöyle diyor:
* “İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 11 Ağustos 2010 günü Ağrı’da yaptığı toplantıda Güneydoğu sınır güvenliği için Profesyonel Güvenlik Gücü oluşturulacağını ve bu amaçla Polis Akademisi’nde yeni bir birim açtıklarını açıklamıştır. Oysa Silahlı Kuvvetler bünyesinde aynı amaçla birlikler oluşturulabilir.
* Bu hazırlık, TSK’ya alternatif bir ordu kurmak anlamına gelir. Başarı şansı sıfırdır. Çünkü eğitimini Silahlı Kuvvetler yapmayacaktır. Bu proje ABD ve AB’nin istek ve direktifleri üzerine başlatıldığına göre eğitim kadrosu Amerika’dan mı getirilecektir? Onlar da CIA’nın uzmanları mı olacaktır?
* Personel temini de bölge coğrafyasını iyi tanıdıkları gerekçesi ile yerli halktan, bilhassa PKK destekçisi kişilerden mi sağlanacaktır. Taş atan çocuklar diye himaye edilen kadrolar ve cemaatçiler, silahlı kuvvetlerin çekileceği sınırlara mı yerleştirilecektir?
* Barzani ve PKK’lı gruplarla yapılacak anlaşmalarla sükûnet sağlandıktan sonra koruculuk teşkilatı da dağıtılacak mıdır?
* Bu güçler, uyuşturucu kaçakçılığının da baş aktörü olarak ‘Demokratik Kürdistan’ ilanına ortam mı hazırlayacaktır?
* Dağlardaki ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ve ‘Önce Vatan’ gibi yazılarla Türkiye haritaları silinerek, bölge halkının Kuzey Irak ile tamamen bütünleşmesi mi sağlanacaktır?
* Hedefi, devletimizi, milletimizi ve vatanımızı bölmek olan BOP tuzağı bu projenin gerçekleşmesi bir kenara, üzerinde çalışılması dahi bir ihanettir. Bu sebeple derhal gündemden kaldırılmalıdır..”
Dehşet verici değil mi?
Ama halk bu gidişe oylarıyla ve demokratik tepkisiyle dur demezse, istikamet Babaoğlu’nun analiz ettiği yöne doğru gidecektir. Bu da apaçık görünüyor!
“Ankara, şimdilerde kadrolu askeri yok edip bir lejyoner birlik kurma yolunda. Peki, ama neden sözleşmeli orduya ihtiyaç var? Bir kere hatırlarsanız ülke sınırlarının korunması askerden alınıp, özel sivil sınır koruma gücüne verilecek. Hesap bu. İçeride güvenliği, polis gücü koruyacak. İşte o zaman anlıyorsunuz ki amaç Atatürk’ün ordusunu yok etmek.
Şu anda Türkiye’de yaşananlar Osmanlı’nın son günlerinde işgal kuvvetlerinin padişah Vahdettin’e dikte ettirdikleri koşullarla aynı. Evet, ister kabul edin ister etmeyin Türkiye, fiilen Sevr şartlarına oturtulmuş bulunuyor. Basın ise aynı İstanbul’daki mütareke basını.
Peki, asker sözleşmeli olur da neden siyasetçiler sözleşmeli olmaz? Aynı şirket genel müdürü gibi sözleşmeli bir başbakan olsa, ülke zarara girince işten atıp maaşını ve ikramiyesini kessek ne olur. Yani bundan kötü olmaz herhalde..”
* * *
Tayyip Erdoğan ise G-20 zirvesine katılmak için Güney Kore’ye giderken sözleşmeli er modeli ile ilgili hazırlıkların kendilerine geldiğini belirterek, “Bunun üzerinde bizim de bir çalışmamız var. Yani gazetelere sızan, Bakanımızın yaptığı açıklamalar filan bunlar, şu anda bu görüşmelerin içerisinde yer alan konulardır, doğrudur. Yani bu çerçevede iş, şu anda ilerliyor. Ama bedelli kesinlikle şu anda gündemde yoktur. Bunun bilinmesini isterim” dedi.
Türk ordusunun, paralı askerlerden oluşan siyasi milisler haline getirilmesi, “filan” diye geçiştirilecek bir konu mudur?
Emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, sözleşmeli er projesini “ihanet projesi” olarak nitelendiriyor.
Babaoğlu bize gönderdiği yazısında özetle şöyle diyor:
* “İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 11 Ağustos 2010 günü Ağrı’da yaptığı toplantıda Güneydoğu sınır güvenliği için Profesyonel Güvenlik Gücü oluşturulacağını ve bu amaçla Polis Akademisi’nde yeni bir birim açtıklarını açıklamıştır. Oysa Silahlı Kuvvetler bünyesinde aynı amaçla birlikler oluşturulabilir.
* Bu hazırlık, TSK’ya alternatif bir ordu kurmak anlamına gelir. Başarı şansı sıfırdır. Çünkü eğitimini Silahlı Kuvvetler yapmayacaktır. Bu proje ABD ve AB’nin istek ve direktifleri üzerine başlatıldığına göre eğitim kadrosu Amerika’dan mı getirilecektir? Onlar da CIA’nın uzmanları mı olacaktır?
* Personel temini de bölge coğrafyasını iyi tanıdıkları gerekçesi ile yerli halktan, bilhassa PKK destekçisi kişilerden mi sağlanacaktır. Taş atan çocuklar diye himaye edilen kadrolar ve cemaatçiler, silahlı kuvvetlerin çekileceği sınırlara mı yerleştirilecektir?
* Barzani ve PKK’lı gruplarla yapılacak anlaşmalarla sükûnet sağlandıktan sonra koruculuk teşkilatı da dağıtılacak mıdır?
* Bu güçler, uyuşturucu kaçakçılığının da baş aktörü olarak ‘Demokratik Kürdistan’ ilanına ortam mı hazırlayacaktır?
* Dağlardaki ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ve ‘Önce Vatan’ gibi yazılarla Türkiye haritaları silinerek, bölge halkının Kuzey Irak ile tamamen bütünleşmesi mi sağlanacaktır?
* Hedefi, devletimizi, milletimizi ve vatanımızı bölmek olan BOP tuzağı bu projenin gerçekleşmesi bir kenara, üzerinde çalışılması dahi bir ihanettir. Bu sebeple derhal gündemden kaldırılmalıdır..”
Dehşet verici değil mi?
Ama halk bu gidişe oylarıyla ve demokratik tepkisiyle dur demezse, istikamet Babaoğlu’nun analiz ettiği yöne doğru gidecektir. Bu da apaçık görünüyor!
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder