78 LİK SAPIĞINI SAVUNANLAR BAŞKALARINA NASIL SALDIRABİLİYOR! 20.09.2009 |
SAPIĞINI SAVUNANLARIN DERDİ NE? 20.09.2009 |
Vakit gazetesinin kapak sayfasında bu gün bu manşet atıldı. Genelkurmay Askeri Başsavcılığı Yarbay Zekeriya Duran hakkında yakın zaman da bir iddia ortaya atıldı. Gazetelerde görülen, bir bayan ve bir erkeğin ayakta 2 fotoğrafıydı ve bu foto bu günkü vakit gazetesinde yine manşet oldu. Bu haber duyulduğunda hiç düşünmeden internet sayfasına taşıyan arkadaşlar oldu. Gizli çekimi olduğu görülen bu fotoları herkes çekemez, bu olay farklı çıkarlar ve istihbarat kokuyor dediysem de, dinletemedim. Olayın üzerinden gecen zaman içerisinde savcı açıklamada bulundu:
“Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur. Hanımefendiyle benim sosyal bir ilişkim var. Zaten hanımefendinin derdest bir boşanma davası var. Hanımefendi saygın bir bayan, son derece saygın bir isim. Ben cinsel ilişki görüntülerinden bilgi sahibi değilim ve o görüntülerin bana ait olup olmadığını söyleyemem. Ama bir eve iki kamera konuluyorsa, bunlar lazer güdümlü ve uzaktan kumanda ile yönlendirilip takip edilebiliyorsa, bunun baştan sona bir komplonun ürünü olduğu anlaşılıyor. Komployu düzenleyenler akıllarınca masum bir koca buluyor ve kamuoyuna böyle yansıtmaya çalışıyor ve onun üzerinden de yıpratma harekâtına girişiyor. Biz de bunu soruşturuyoruz, tahkikatını yürütüyoruz. Bu kocanın nasıl kullanılmak istendiğini de biliyorum…”
—Sosyal ilişkide olduğunuzu’ söylediğiniz bayanın kocasını yönlendiren kim?
— Bu konuda mümkün olan her şeyi söyledim. Zaten bir tahkikat yürütülüyor. Sonuç ortaya çıkacaktır.
— Sizin cinsel ilişki anında çekilmiş görüntülerinize ne diyeceksiniz?
— Ben o görüntüleri görmedim. Görmediğim bir görüntü hakkında tek bir söz söylemem. Araçtaki görüntüler ise sosyal ilişki anında çekilmiş görüntülerdir.”dedi.
Burada olayın içeriği beni ilgilendirmiyor. Kim kiminle ne yapmış? Çok merak etsem açar paparazzi gazetelerini okurum. Bol bol mevcut orada bu tip haberler.Burada farklı bir olay var ve bu toplumun kaderini ilgilendiriyor.
Yarbay Zekeriya Duran bugüne kadar birçok önemli davaya baktı. Duman’ın en önemli davası:
*Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı inşaatı soruşturmasıydı.
*Müteahhit Ali Osman Özmen’in adının karıştığı “Askeri ihale yolsuzluğu ve rüşvet” davasının iddianamesini hazırladı. Genelkurmay’ın TSK’daki yolsuzluk iddialarıyla ilgili kapsamlı bir temizlik harekâtı başlattığı 2004–2005 yıllarında içinde üst rütbeli askerlerin de adını geçtiği önemli soruşturmalarda görev yaptı.
*Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’in yargılanmasında aktif görev aldı.
*Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı inşaatı dosyası,
*Kara Harp Okulu Eğitim Tesisleri inşaatı dosyası,
*TSK Rehabilitasyon Merkezi inşaatı dosyası,
*Aksaz Deniz Üssü inşaatı dosyalarının inceledi.
Şimdi çok daha garip bir durum var ortada. Askeri savcıyı suçlayan gazeteye bakınız. VAKİT.
İnsan yuh artık diyor .
Elinizin altında bir sürü gazete varken; daha dün yazarları içinden 78 yaşında HÜSEYİN ÜZMEZ sapığı çıkmış gazeteyi mi seçtiniz? Bu haberi yapacak. Öyle bir hırsla saldırıyorlar ki insanların bunu düşüne bileceğini akıllarına bile getiremiyorlar. Çünkü karşıda bir ASKER var ve gizli kamerayla çekilmiş, hiçbir özelliği olmayan görüntüler. Daha dün 14 yaşında çocuğa tecavüz eden sapık yazarını savunan gazete, şimdi kalkıyor bir askerin doğruluğu ispatlanmamış olayını sür manşet yapıyor.
Aşağıda Vakit yazarlarının HÜSEYİN ÜZMEZ’i savunmak için nasıl kıvırttıklarını gösterir yazılardan örnek koyuyorum ama buradan çıkarılacak birkaç sonuç var:
*Lazer ışınlı ve uzaktan kumandalı kameraları bir yerlere koyup birilerini yakalama işini sen, ben, o,bu yapamaz. Bu profesyonel bir iş.
*Bu işi istihbarat birimleri yapar.
*Bu verileri medyaya yayınlayanlar bu istihbarat birimlerinin işbirlikçileridir. Çünkü işbirlikçi olmasa o medya kurumu kaynağını açıklar ve yayınlar.
*Askeri savcıya bu saldırıdan hemen sonra hatırlayınız askeri mahkemeler tartışmaya açıldı. Ama bu olayla kimse bağlantı kuramadı. Zamanlamayı tutturamadılar veya bekledikleri sansasyonu yaratamadı.
*Buda yabancı istihbarat parmağı izlenimi veriyor. AKP’ye dayatılan yaptırımların gerçekleşmesini kolaylaştırmak için kendi tarzlarında operasyon yapıyorlar. Ama dikkat edin kendi tarzlarında, bizi tanımıyorlar. Çünkü ben çok iyi biliyorum ki bu haberi okuyanların yarısı “ terbiyesiz savcı” derken, yarısı da “helal sana savcım” dedi.
Ben buna ne dedim?
*Savcım bu kadar önemli görevde bu satılmışlara koz verme (bu bir)
*Sende karizma var tip var. Bizde ne karizma var ne tip “sosyal ilişki” kuramıyoruz. Ayıp oluyor.
ESKİ BLOGTAN BİR HATIRLATMA. BU İLK DEĞİL. BU OPERASYONLAR ÇOK DEFA YAPILDI.
KÜFÜRSÜZ SÖYLENMİŞ OLSALAR
03/07/2008
Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'ye ait ses kaydı YouTube'ye düştüğü dakikalarda bir şey daha oluyordu ve oldu.
FETULLAH GÜLEN BERAAT ETTİ..
Biz yine kaçırdık, aa ne ayıp ne biçim küfür etmiş diye tartışa dururken.
ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ BİLE.
Bu kaçıncı ayak oyunu, bu kaçıncı Türk Halkını uyutma. Türk kamuoyunu bir yöne kanalize edip SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTÜYORLAR.
Bunu kim yapıyor dersiniz:
ABD-AB MANDACISILARI, BASININDAN YÖNETİCİSİNE, MASONUNDAN AJANINA, SATILMIŞ PROFUNDAN KANDIRILMIŞ CAHİL BIRAKILMIŞ SADE VATANDAŞINA.
Birkaç kanal sadece telefon dinlemenin, gizli ses kaydı tutmanın suç olduğunu söyleye bildi.
Halkımız zaten olayın bu yanına bakmaz, önemli olan edilen küfürdür.
Bunu bilenler biliyor ve çok iyi kullanıyor.Futbolla devlet yönetme taktiği deşifre oldu,şimdi kasetler,fırsat bilinen operasyonlar devri.Ama hepsinde ortak yan Medya olayın içerisinde.
Merak ediyorum hangi entrikayla Abdullah Öçalanı çıkaracaklar.
Canım TÜRKİYEM her saniyen heyecan dolu. Yaşanası ÜLKEM.
Ne kadar düşmanca da olsa, o kadar değerlisin ki tüm emperyalistlerin gözü sende.
Senin için mücadele etmek, seni düşünerek uykusuz kalmak, havanı solumak, suyunu içmek, tarihini okumak,sonsuzluğundan iki nefes alabilmiş olmak,gerektiğinde uğruna ölmek.
Mutlulukların en büyüğü.
Ve ben bir TÜRK olarak buradayım,burada doğdum,burada büyüdüm ve burada öleceğim.İki gün önce iki gün sonra ne fark eder.
57.Alayın sancağı dala asan ,yere düşürmeyen son neferi olamadım belki ama buradayım,buradayız.
Bizans oyunlarını Bizanslıdan daha iyi kim yapabilir.
Oyunun sonu henüz gelmedi.Ama bu acele ne böyle.Atatürk düşmanları neden bu kadar acele ediyorlar.
Yoksa önemli bir güne mi yaklaşıyoruz?
Levent Kalem
ŞU HABERE BAKALIM
7 Mart 2008
Youtube'de Tuğgeneral Münir Erten'in ardından yayınlanan ses kayıtlarına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda terör ve organize suçlarını soruşturan Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'ye ait ses kaydı da eklendi...Peki Demirci kimdi?
İlginç tesadüf!
Peki, Salim Demirci'nin ses kayıtları, hangi önemli bir davanın karar arifesinde, gündeme düştü!..
İşte ayrıntılar..
Kritik davaların savcısı Salim Demirci’ye ait olduğu iddia edilen ses kaydı,Youtube'de yayınlanması, şok etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda terör ve organize suçlarını soruşturan Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'ye ait ses kaydı kritik bir dava öncesi, Youtube düşmesi dikkat çekti..
FETULLAH GÜLEN KARARINA İTİRAZ EDEN SAVCI..
Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci , Fethullah Gülen 'in ''anayasal düzeni değiştirmek için örgüt kurma'' iddiasıyla yargılandığı davadan beraat kararını temyiz eden isim.
Not: İşte savcının hedef alınışının sebebi.
Demirci, geçen yıl 9 Mayıs’ta, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak ''süre tutum'' isteminde bulunurken temyiz gerekçesini daha sonra ileteceğini bildirerek beraat kararının kesinleşmesinin önüne geçti. Demirci'nin gerekçeyi tamamlamasının ardından Gülen'in durumu, için top Yargıtay'a geçti..
Konu 10 Mayıs 2007 tarihli gazetelere şöyle yansıdı;
"10 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada Fethullah Gülen'i sevindiren beraat kararına, Ankara Savcısı Salim Demirci'den itiraz geldi. Savcı Demirci, beraat kararını veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak ''süre tutum'' dilekçesini iletti. Savcının ''süre tutum'' dilekçesi, ''Gülen hakkındaki beraat kararını temyiz edeceğim, ancak gerekçesini daha sonra ileteceğim'' anlamını taşıyor.
Savcı Demirci'nin kararı temyiz etmesi için 12 Mayıs'a kadar süresi bulunuyordu.
Bu tarihe kadar herhangi bir başvuru yapmaması durumunda Gülen'in beraat kararı kesinleşmiş olacaktı.
Savcı Salim Demirci'nin başvurusuyla Gülen'in beraat kararı kesinleşmemiş, erteleme kararı da süreç devam ettiğinden ortadan kalkmamış oldu."
SES KAYDI SONRASINA DENK GELEN KARAR..
VE FETULLAH GÜLEN BERAAT ETTİ..
Ve Yargıtay, işte o ses kaydının YouTube düştüğü dakikada karar verdi..Yargıtay, Fethullah Gülen hakkında verilen "beraat" kararını onayladı... Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, bu kararı verirken Gülen Cemaati’nin örgütlenmesinde "cebir ve şiddet" unsurlarına rastlanmamasını gerekçe gösterdi.
Yargıtay, Fethullah Gülen hakkında "Şeriat devleti kurmak amacıyla yasadışı örgüt oluşturmak" suçundan verilen "beraat" kararını onayladı.Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, bu kararı verirken Gülen Cemaati’nin örgütlenmesinde "cebir ve şiddet" unsurlarına rastlanmamasını gerekçe gösterdi.
Not:Dikkat edin;cebir ve şiddet kullanmadı diyor.Yani 'saman altından su götürdüler' demek istiyor.
Yargıtay'ın oybirliğiyle verdiği kararda, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) "terör örgütlerini" tanımlayan 7'nci maddesinde 2003 yılında yapılan değişiklik etkili oldu.
TMK'da yapılan değişiklikle, "terör örgütü" tanımı için "cebir ve şiddet"unsuru şartı getirilmişti.
‘CEBİR VE ŞİDDET YOK'
Gülen Cemaati'nin yapılanmasını inceleyen Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, TMK'da yer alan "cebir ve şiddet" unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle, Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen "beraat" kararını oybirliği ile onayladı. Böylece Gülen, "şeriat devleti kurmak amacıyla yasadışı örgüt oluşturmak" suçundan aklanmış oldu.
Not: Gözümüz aydın, yarın başbakan, meclis başkanı olursa birlikte ağlarız.
Yargıtay Başsavcılığı "beraat" kararının bozulmasını istemişti. Tebliğ namede, Gülen'in "şeriat esaslarına dayalı devlet kurmak amacında" olduğu vurgulanarak mahkûmiyeti gerektiği, ancak bunun zamanaşımı süresine takıldığına işaret edilmişti.
Son Not: Ses kaydı 2006 tarihli ve bugüne kadar bekletiliyor.
You Tube'ye verilişi İsviçre’den. Ne kadar global çalışıyoruz değil mi?Bizden birileri AB2ye çoktan girmiş ve Türkiye'min yararına çalışmaya başlamış bile.Bu arada Ton Ton kardeş Celal Talabani'de Türkiye'deydi bu gün.Ne konuştukdersiniz,daha ses soluk yok.
Gelelim bu güne:
Bakınız vakit yazarları Dilipak’ın ve Karakaya’nın gözünde sapık Üzmez neymiş?
ABDURRAHMAN DİLİPAK
Üzmez olayı üzdü
Bazı işler bilinir, ama kimse sesini çıkarmaz.Bazıları da bu işleri bilir ama gizler, tâ ki günü gelince servis edilir..
Bu işlerin servis edilmelerindeki maksat, ya o kişiyi bitirmektir, ya da o kişi üzerinden bir çevreye kara çalmaktır. Ya da her ikisi..
Media, siyaset, iş, sanat çevresinde bol miktarda benzer olaylar vardır..
Hep olayların günü beklenir..
Bazı işlerin savunulacak bir tarafı yoktur.. Yazık, ayıp, günah, çirkin. Ne derseniz deyin. Ancak bu tip olayların üzerinden belli bir çevreyi, bir inanç topluluğunu küçük düşürmeye çalışmak da aynı şekilde aşağılık bir şeydir..
Üzmez hakkındaki iddialar ortada. Ama suçlanan kişi henüz kendini savunmadı. “Susma Hakkı”nı kullanmış.. Konuşur ya da konuşmaz, kabul eder ya da etmez, karar açıklandığında, karar esas bilgiler ortaya çıktığında neyin ne olduğunu öğreneceğiz.. Ortada bir yanlış, suçlu, sorumlu birileri varsa o kim olursa olsun onu savunamayız.. Ama bir komplo sözkonusu ise onu da bilmek hakkımız..
Üzmez adı hep gündemde oldu. Malatya olayının ardından siyaset dünyasında da adından söz ettirdi. Anıları, ilişkileri ile, sohbetleri ile Üzmez bir şekilde hep gündemde kaldı.
Müslüm Gündüz basıldığında onun evindeydi..
Tartışmalı bir evlilik yaptı.
Esprili biriydi.. Mübalağa ederdi. Hazır cevaptı.. Tartışmayı severdi. Taşı gediğine koymasını bilirdi..
Sağcı, milliyetçi, dindar bir imajı vardı..
Dostları bu isnatlara çok üzüldüler. Gerçeğin bir an evvel ortaya çıkmasını bekliyorlar..
Zina bizim inancımızda büyük bir günahtır.. “Belki nikah yapmıştır”denebilir, ama bu da örfe, yasalara aykırı, en azından yakışıksız bir durum..
Ben bu işin bir komplo olmasını temenni ediyorum. Basında çıkan haberlere konu iddialar sağlıklı bir ruh halinin ürünü değil..
Her şeye rağmen fasıklardan gelen haberlere araştırmadan inanmama konusunda sabırlı bir direnç içinde olduğumu söylemem gerek..
Gerçek ne olursa olsun, bu durum bizi yaralamıştır.. Eğer komplo ise bu konuda da söyleyecek sözümüz var. Biz bu tür komploları ilk kez yaşamıyoruz.. 28 Şubat öncesi de yaşandı benzer olaylar.. Bugün deTopkapı Sarayındaki din görevlisi, tesettür defileri ve çok evlilik tartışmaları, Üzmez olayının arkası arkasına patlak vermesinin planlı bir iş olduğunu düşünüyorum.. Yani olayın gerçek olması halinde bile, Üzmez ve benzer olaylara adı karışan kişilerin üzerinden bir kesime yönelik bir planın yürürlüğe konmasından derin bir kuşku duyuyorum..
Bu iddialar bazı siyasilere ve işadamlarına da yöneltilebilir. Bu iddialar da gerçek olabilir.. Bu durumda bile bu işin zamanlamasına ve asıl hedefe dikkat etmek gerek..
Birtakım kişiler çıkıp birtakım kişilere iftira da edebilir. Hayali itiraflarda da bulunabilir. Biz bunları daha önce yaşadık. Çölaşan ve Yazgülü, yıllar önce Milli Gazete`nin ilan bürosunda çalışan bir çocuğu nasıl bir itirafçı olarak para karşılığı kullandıklarını hatırlamakta zorluk çekmeyeceklerdir.
Daha önce Hasan Karakaya ve Hasan Maden’in nasıl bir komploya kurban edilmeye çalışıldığı, gözaltına alınıp, nelerle suçlandığını biliyorsunuz.. İtirafçı bir tanık da bulmuşlardı aslında. Ama tutmadı..
Bu işler bir Tv`nin ünlü bir spikerinin başından geçince, kimse o camiayı, o kurumu hedef almazken, bu iş bir Vakit yazarı için söz konusu olunca farklı bir anlam kazanıyor..
Ha! Tabii şu da var, saçının tek telini bile göstermeme disiplinine sahip bir çevrede bu tür bir işin çok daha fazla yankı yapacağından kuşku yok, ama öbür tarafta zaten her gün bu tür olaylar yaşanıyor. Bu olaylar vakayı adiyeden sayılıyor.. Magazin sayfaları, arka sayfa güzelleri ile zaten bu iş onlarda bir sektör.. Frikik haberlerinin bini bir para.. Porno sitelerini kim işletiyor? Fuhuş sektörü kimin denetiminde?
Manken kızların “aşk hikayeleri”ni biliyorsunuz.. Siz bu işleri Aykut Işıklar`a sorun, o anlatsın..Asansörde stajyer kızları, temizlikçi kızları sıkıştıran anlı şanlı yazarları, televizyon starlarını vesaire, vesaire..
Üzmez’e isnat edilen şeyler, burada değil Filipinler`de ya daTayland`da yapılsay, diğer kimi gazetecilerin yaptıkları gibi... Aslında bu isnatlar, bu kadar sorun olmayacaktı belki de, malum çevrelerin gözünde!
Allah(cc) indinde ise, kim nerede ne yapıyorsa, onun yaptığının karşılığı bellidir..
Toplumsal aktörler başkalarına göre özel hayatlarında çok daha dikkatli olmak zorundalar.. Ne yaptıkları kadar, yaptıklarının nasıl anlaşıldığını düşünmek zorundalar.. Şeffaf olmak zorundalar.. Sonra bir yanlışlarının bedelini bütün bir camia ödemek zorunda kalıyor..
Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir..
Daha da önemlisi, kim, kime, nasıl güvenecek?
Üzmez`i hücreye almışlar. Mahkemeden çıkarken, “Komplo kurdular, dava sonrası söyleyeceklerim var” demiş. Bakalım mahkemede ne diyecek?..
Ahir ömründe, bu yaşlı adamın, mahkemede söyleceklerini merakla bekliyorum..
Bana sorarsanız, ister gerçek, ister iftira olsun, bu olayın, bugün, bu şekilde ortaya çıkması bir komplodur. Bundan sonra da benzer komploları bekleyebilirsiniz.. Bazan komplo gerçekler üzerine kurgulanır.. Bu konuda uygun adam bulmakta hiç de zorlanacaklarını sanmıyorum.. Çünkü onlar bu işi iyi biliyorlar..
Bir korkumsa, hapishanede Üzmez`in başına bir işler gelmesi korkusu. Ya konuşmadan giderse.. Ya da ağır psikolojik baskı, ilaç ya da bir başka şekilde, akli dengesi bozulursa..
Dilerim bu iddialar iftira olsun. Bütün bunlar bir kâbus gibi, bir an önce geçip gitsin.
Ve dahi, bu işler birileri için ders olsun!
Selâm ve dua ile..
HASAN KARAKAYA
…………………..
BİR TEZGâH OLABİLİR Mİ?
Herhalde olayı duymayan kalmamıştır...
78 yaşındaki Hüseyin üzmez, Mudanya`da 14 yaşındaki bir çocuğa "sarkıntılık" ettiği iddiasıyla önce gözaltına alındı, sonra da tutuklanıp, cezaevine konuldu... Halen Bursa E Tipi Cezaevi`nde!..
Olayın savunulacak bir tarafı yok!..
Nereden bakarsanız bakın;
çirkin ve iğrenç bir olay!..
Ancak, olayın üzerindeki "esrar perdesi" henüz aralanmadığı için; ortada bir "tezgâh" ve "komplo" olabileceği kuşkusu içindeyiz!..
Sanki, böyle bir çirkinliğe "zemin hazırlandı" ve Hüseyin üzmez de bu tuzağa düştü diye düşünüyoruz!..
Bildiğimiz kadarıyla;
Hüseyin üzmez, çok eskiden beri, bu aileye "maddî yardım"da bulunuyor, zaman zaman onların "ihtiyaç"larını karşılıyormuş!..
Peki, böyle bir münasebet; nasıl olur da "cinsel istismar" ve "sarkıntılık" boyutlarına ulaştı?!?..
Aklımıza, “Ergenekon’cu tezgâhlar” gelmiyor değil... Malûm, hemen her gün “Ergenekon’cuların bir marifeti” çıkarılıyor ortaya...
“Vatanseverlik” maskesi altında “malı nasıl götürdükleri” gözler önüne seriliyor!..
Buna karşılık, “Ulusalcı” maskeli “Ergenekon’cular” ya da “Derin Devlet”çiler de boş durmuyor elbet!..
Onlar da, ellerindeki “medya gücü” ile “Müslümanları yıpratma” kampanyası başlattılar!..
Son günlerde, “İslâm düşmanlığı”nın zirveye ulaştığı “sansasyonel haberler” yayınlanıyor kartel gazetelerinde!..
………….
Saygılar.
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,
SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder