17 Ağustos 2009 Pazartesi

Başbakanımız “Malazgirt adı Ermenice, bunu Sultan Alparslan bile değiştirmemiş, siz Alparslan’dan daha mı milliyetçisiniz?” diyordu.
Oysa Anadolu’nun kapısını açan o savaşın olduğu yerin adı Manzikert. Malazgirt olarak Türkçeleşerek dilimize yerleşmiş. Türkçeye giren dünya kadar yabancı kelime var. O kelimeler halk tarafından Türkçeleştirilmiş. Başbakana kim bu konuda açıklama yapıyorsa, biraz Türk dilini ve kültürünü araştırmasını tavsiye ediyorum.
Yüzleri kızarmayacaksa Malazgirt’i Manzikert yapsınlar. Yer adlarını değiştirecekler ya, 1071’e kadar uzanıversinler. Bizanslılardan da “özür dileme komitesi” kurarlar bu arada. Çünkü Atam Alparslan Bizans İmparatoru ile bu savaşı yaparken karşı cephede Ermenilerde varmış. Yani Bizans topraklarında yaşayan Ermeniler. Hazır elleri değmişken Malazgirt Savaşı için özür dilesinler.
Ahmet Altan Taraf gazetesine şu başlığı atsın hemen:
“Sultan Alparslan’ın, Romen Diyojen’e yaptığı darbenin belgesi bulundu”
Durum bu kadar garabet.
Bu arada Tayyib Erdoğan’a, bayrak şairimiz Arif Nihat Asya, yer adları konusunda şöyle diyor.
“Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum
İdil’le Tuna’yla Nil’le konuşurdum. “Sangaryos”u “Sakarya” yapan “İkonyom”u “Konya” yapan Dille konuşurdum”
Frekansı tutup, anlayabildi mi dersiniz?
Yalanın Daniskası
Terörist başını alelade bir örgüt lideri olarak görme yanlışına düşenler, 15 Ağustos’ta “yol haritası” bekledi. İşbirlikçi yazar takımı ve “Kürt Sorununu” çözeceğim diyen bir Başbakan varken, ocağın altı yakılmış aş anca fokurdayacakken, İmralı’dan soğuk su kattırırlar mı? MHP oyunbozanlık etmese o da olurdu ya.
PKK liderini asmayıp beş yıldızlı otelinde beslerken, ona bu imkânı sağlayan batılı devletlerin oto kontrolünü görmek gerekir. PKK’nın uzantısı DTP’nin kapatma davasının üzerinden iki yıl geçmesi bile, bu açılımın öncü şoklarıydı. PKK ile mücadelede ömrünü geçirmiş, vatan savunmasında göğsü nişanla dolmuş olanların hapse tıkıldığı bu dönemde ne doğru, ne yanlış millet şaşırdı. Gayede bu, toplumda algı zafiyeti oluşturmak.
PKK’nın ilk terör saldırısını yaptığı 15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli baskının olduğu yerde, Hakkâri belediyesi eğlence düzenledi. İşte orada Öcalan’ın “açılım” konusundaki “yüce görüşleri” açıklanacak denildiği için, gözler İmralı’ya giden avukatlardaydı. Bahsi geçen açıklamayı aldılar ya da almadılar, devlet böyle gelişmelere nasıl izin veriyor? Diye sormaktan vazgeçtim. Eruh’ta 1984’de şehit olan, yaralanan askerlerimizin olduğu yerde, siyasal PKK’lılar toplandı. Düştüğümüz durum bu. Türkiye çapulcu bir örgüte ses çıkaramaz halde.
Böylesine önem verilen günde, toplanan kalabalığı gördünüz. Nerede bu milyonlarca, hak arayan Kürt?
Yalanın daniskası. Hepsi göstermelik.
Türkiye’yi vatanı kabul eden Kürtlerde, endişeli şekilde süreci izliyor.
Memura Zam Falan Olmaz
Bizim gibi ülkelerde, sendika ve yetkili bakanın görüşmesi, göstermelik oluyor. Borç her yerinden akan bir iktidar var ortada. Sekiz yılı doldurmaya birkaç ay kala, ülkeyi 2002 yılına kadar olan borçlanmayı ikiye katlanmış durumdalar. Üstelik geçmiş yıllarda yapılan kurumları, satarak özelleştirmelerine rağmen.
Ortada öyle gelişmiş, çağ atlamış Türkiye yok. Onu bunu yaptık diyorlar ama ihtiyaca dönük o yatırımlar geçmişte de yapılıyordu. İktidarların görevi bu değil mi? AKP görselliği iyi kullanıyor. Hemen her seçimde, yedi yıl boyunca yapılmış yerler, açılış listesine eklenerek kabartılıyor.
Neyse gelelim, 2010 yılı maaş görüşmelerine. Burada sendikaların yaptırımı sınırlı. İki sebepten dolayı. İlki memurun grev hakkı yok. Diğeri memurların sendika aidatlarını devlet veriyor. Bu durumda sendika ne kadar bastırabilir?
Üstelik iflas bayrağını çekmiş, fakat her şey yolundaymış gibi davranan iktidar varken. Geçtiğimiz yıl verilen zammın belki on katı temel gıda maddesine, elektriğe ve diğer harcamalara geldi. Elimizdekini almasınlar yeter.
Kimse ne iktidara, ne de sendikalara güvenip harcama yapmasın.
Havanda su dövme işlemi sona erdiğinde, bir mum yakıp derdine yanabilir memur.
Sendika ne işe mi yarıyor? Sendikacılığın başlaması bile, başlı başına ilerleme Türkiye’de.
Neval KAVCAR

Hiç yorum yok: