30 Mart 2009 Pazartesi

ERGENEKON DAVASIYLA ORTAYA ÇIKANLAR


Ergenekon Davası ile sadece birileri suçlanmıyor; ayrıca yıllardır gizlenmiş sadece fısıltı gazeteleri veya kişisel tahminler şeklinde olan birçok belge resmi kayıtlara geçiyor.

İşte bunlardan biri.

Bazı internet sayfalarında, ayrıca Saygı ÖZTÜRK’ün “Belgelerle Ergenekon”

adlı kitabının 122. sayfasında geçen ve Em. Tuğg. Veli KÜÇÜK’ün bilgisayarında çıkan belge.

Medyamızın içinde olduğu durumu sergiler niteliğinde.

Belgenin doğruluğunu yorumlamak anlamak için okumak ve bu adı geçen gazetecilerin yazılarına biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
L.K



ERGENEKON BELGELERİ: MİT&MEDYA ve AJAN GAZETECİLER 




Belge Adı: “mitçigazeteciler-1.doc” Bu belge sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’ın bilgisayarlarından elde edilmiştir. Delil Klasörü numarası: 360 Başlık: MİT&MEDYA Ve AJAN GAZETECİLER İstanbul-Aralık 2000 Belge’den seçmeler: Türkiye Sabahattin Ali’nin günahsız ve suçsuz yere öldürülmüş olmasını hiçbir zaman unutmamıştır. Bu cinayetin MİT’e ait olduğu ise tüm dünya tarafından bilinmektedir. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi faili meçhul cinayetleri üzerinde de MİT’in gölgesi olduğu ve bu gölgenin ortadan kaldırılması gerektiği bilinen gerçekler arasındadır. Ulusal basının sağlıklı bir biçimde, ulusal çıkarlara uygun olarak işlevlerini yerine getirebilmesi için, Türk basın özgürlükleri üzerindeki MİT baskısı ve kontrolünün kaldırılması zorunluluktur. MİT’in suç odakları, suçlular ve suçu yönlendiren bir merkez durumundan derhal kurtarılarak, asli görev ve sorumluluklarını kusursuz biçimde yerine getirebilen mekanizmaya dönüştürülmesi gereklidir. MİT’in acil önlemler alınarak istihbarat görevlerini yerine getirebilen, bağlı bulunduğu makamlara sürekli biçimde gerçek ve doğru bilgiler aktarabilen resmî kimliğine yeniden kavuşturulması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından dağıtılan basın kartları ile gazeteci kimliğinin kazanılması uygulamasının sürdürülmesi, Türk basınına büyük bir ayıp getirmektedir. MİT, doğrudan Başbakanlık makamına bağlıdır. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü de doğrudan Başbakanlığa bağlıdır. Böylece Türk basınında MİT kadrolarının nasıl olup da gazeteci kimliğini hak ediyor oluşları da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Günümüz Türkiye’sinde, MİT’in onaylamadığı hiçbir kimsenin medya patronu olması ve ayakta kalabilmesi mümkün değildir. MİT’in onaylamadığı hiçbir basılı yayının –mevcut yasalara karşın- ülke çapında dağıtımı gerçekleşmemektedir. Ve yine MİT’in onaylamadığı hiçbir yazarın kitabı yayınevlerince basılamamakta, basılmış olsa bile dağıtımı gerçekleştirilememektedir. Türk basınında ulusal ve yerel yayın yapan televizyon, radyo, gazete ve dergilerin kadrolarında istihbarat ajanları bulundurulduğu saptanmıştır. Bu kadroların bir bölümü yabancı istihbarat servislerinin hizmetinde, bir bölümü MİT tarafından seçilerek kullanılan prototip portrelerdir. Cengiz Çandar’ı Filistin kamplarında maceracı genç militanlıktan MİT’tten CIA’ya uzanan bir yolda yürürken, gazeteci kimliğini örtü olarak kullanıp yabancı istihbarat servislerine teori üretip Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve ekonomik olayları hakkında raporlar düzenlemeye yönelten kimlerdir? Elbette ki; ulusal gençliği yasadışı örgütlenmelere yönlendirenler ile medya gücünü ellerinde tutarak siyasal otoritenin hoşuna giderek, devletten geçinmeye alışmış olanlardır. MİT’e hizmet veren, gazetecilik vasıfları tartışılır olmasına karşın bu meslekte kalmaları sağlanan isimlere aşağıda yer verilmiştir. Avni Özgürel,

Erdal Şimşek,

Kamuran Akkuş,

Harun Odabaşı,

Haluk Girti,

Önder Şuşoğlu,

Mehmet Güç,

Reha Muhtar,

Necdet Açan,

Güneri Civaoğlu,

Cengiz Çandar (CIA),

Ali Kırca,

Murat Demirel,

Ufuk Güldemir,

Soner Yalçın,

Bülent Aydın,

Fatih Altaylı, Enis Berberoğlu (Mikdat Alpay ekibinden),

Tuncay Özkan,

Osman Arolat,

Doğan Hızlan (MOSSAD-MİT),

Doğan Yurdakul,

Erdal Şimşek,

Yılmaz Yılmazer,

Hüseyin Üzmez,

Sedar Arseven,

Fikret Bila (Hiram Abas ekibinden),

Nilgün Cerrfahoğlu,

Ahmet Taşgetiren,

Selahattin Sadıkoğlu,

Mehmet Ocaktan,

Abdullah Muradoğlu,

Can Ataklı,

Ruhat Mengi,

Nurdan Bernard (MOSSAD),

İlker Sarıer (Mikdat Alpay ekibinden),

Oktay Ekşi,

Güngör Mengi,

İsmet Berkant,

Fatih Altaylı,

Sedat Erfin (Sönmez Köksal ekibinden),

Hadi Uluengin (Hiram Abas ekibinden),

Mine Kırıkkanat (CIA),

Haluk Şahin (CIA),

Oktay Gönensin,

Bilal Çetin,

Ali Bayramoğlu,

Murat Birsel (CIA),

Can Dündar,

Ruşen Çakır,

Oral Çalışlar (BND),

Hikmet Çetinkaya,

Sedat Sertoğlu (MOSSAD),


dedi-kodu sütunları yazarı Afdalet Cicoz’un yerini koruyanlar ise; Hakkı Devrim (takma adı Sabiha Deren) ile Orhan Tahsin (Takma adı Suna San), 2. cumhuriyetçiler olarak anılan Hadi Uluengin ,Can Dündar, Ahmet Alatan ve yazar Orhan Pamuk Medyanın içinde yeralan MİT ve yabancı istihbarat örgütleri ile bağlantılı gazeteci ve yazarlar olarak tespit edilen isimlerdir. Hazırlanan bu çalışma Türk medyasının bugününü gözler önüne sermeyi amaçladığı gibi, ulusal çıkarların korunması için, gerekli önlemlerin ivedilikle alınmasının ne denli gerekli bir zorunluluk olduğunu da işaret etmektedir. Gazetecilik mesleğini, meslek ilkeleri ve onuruna yakışır hale getirmek öncelikle gazetecilerin görevi olmalıdır. Ancak ulusal güvenlik sorunu haline gelen medya yapılanması ve gazeteciler hakkında gerekli işlemlerin yapılması toplumsal huzurun sağlanabilmesi açısından müdahaleyi zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye’nin 21. Yüzyıl dünyasında şu an sahip olduğu ulusal medya kuruluşları içinde yer alan ajan gazeteci prototipleri ile dış dünya sorunlarının üstesinden gelebilmesi olanaksız olduğu gibi, kendi içinde de ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal istikrarı koruyabilmesi gerçekçilikle bağdaşmayacak bir beklentidir.

Hiç yorum yok: