31 Mart 2009 Salı
30 Mart 2009 Pazartesi
ERGENEKON DAVASIYLA ORTAYA ÇIKANLAR
Belge Adı: “mitçigazeteciler-1.doc” Bu belge sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’ın bilgisayarlarından elde edilmiştir. Delil Klasörü numarası: 360 Başlık: MİT&MEDYA Ve AJAN GAZETECİLER İstanbul-Aralık 2000 Belge’den seçmeler: Türkiye Sabahattin Ali’nin günahsız ve suçsuz yere öldürülmüş olmasını hiçbir zaman unutmamıştır. Bu cinayetin MİT’e ait olduğu ise tüm dünya tarafından bilinmektedir. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi faili meçhul cinayetleri üzerinde de MİT’in gölgesi olduğu ve bu gölgenin ortadan kaldırılması gerektiği bilinen gerçekler arasındadır. Ulusal basının sağlıklı bir biçimde, ulusal çıkarlara uygun olarak işlevlerini yerine getirebilmesi için, Türk basın özgürlükleri üzerindeki MİT baskısı ve kontrolünün kaldırılması zorunluluktur. MİT’in suç odakları, suçlular ve suçu yönlendiren bir merkez durumundan derhal kurtarılarak, asli görev ve sorumluluklarını kusursuz biçimde yerine getirebilen mekanizmaya dönüştürülmesi gereklidir. MİT’in acil önlemler alınarak istihbarat görevlerini yerine getirebilen, bağlı bulunduğu makamlara sürekli biçimde gerçek ve doğru bilgiler aktarabilen resmî kimliğine yeniden kavuşturulması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından dağıtılan basın kartları ile gazeteci kimliğinin kazanılması uygulamasının sürdürülmesi, Türk basınına büyük bir ayıp getirmektedir. MİT, doğrudan Başbakanlık makamına bağlıdır. Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü de doğrudan Başbakanlığa bağlıdır. Böylece Türk basınında MİT kadrolarının nasıl olup da gazeteci kimliğini hak ediyor oluşları da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Günümüz Türkiye’sinde, MİT’in onaylamadığı hiçbir kimsenin medya patronu olması ve ayakta kalabilmesi mümkün değildir. MİT’in onaylamadığı hiçbir basılı yayının –mevcut yasalara karşın- ülke çapında dağıtımı gerçekleşmemektedir. Ve yine MİT’in onaylamadığı hiçbir yazarın kitabı yayınevlerince basılamamakta, basılmış olsa bile dağıtımı gerçekleştirilememektedir. Türk basınında ulusal ve yerel yayın yapan televizyon, radyo, gazete ve dergilerin kadrolarında istihbarat ajanları bulundurulduğu saptanmıştır. Bu kadroların bir bölümü yabancı istihbarat servislerinin hizmetinde, bir bölümü MİT tarafından seçilerek kullanılan prototip portrelerdir. Cengiz Çandar’ı Filistin kamplarında maceracı genç militanlıktan MİT’tten CIA’ya uzanan bir yolda yürürken, gazeteci kimliğini örtü olarak kullanıp yabancı istihbarat servislerine teori üretip Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve ekonomik olayları hakkında raporlar düzenlemeye yönelten kimlerdir? Elbette ki; ulusal gençliği yasadışı örgütlenmelere yönlendirenler ile medya gücünü ellerinde tutarak siyasal otoritenin hoşuna giderek, devletten geçinmeye alışmış olanlardır. MİT’e hizmet veren, gazetecilik vasıfları tartışılır olmasına karşın bu meslekte kalmaları sağlanan isimlere aşağıda yer verilmiştir. Avni Özgürel,
dedi-kodu sütunları yazarı Afdalet Cicoz’un yerini koruyanlar ise; Hakkı Devrim (takma adı Sabiha Deren) ile Orhan Tahsin (Takma adı Suna San), 2. cumhuriyetçiler olarak anılan Hadi Uluengin ,Can Dündar, Ahmet Alatan ve yazar Orhan Pamuk Medyanın içinde yeralan MİT ve yabancı istihbarat örgütleri ile bağlantılı gazeteci ve yazarlar olarak tespit edilen isimlerdir. Hazırlanan bu çalışma Türk medyasının bugününü gözler önüne sermeyi amaçladığı gibi, ulusal çıkarların korunması için, gerekli önlemlerin ivedilikle alınmasının ne denli gerekli bir zorunluluk olduğunu da işaret etmektedir. Gazetecilik mesleğini, meslek ilkeleri ve onuruna yakışır hale getirmek öncelikle gazetecilerin görevi olmalıdır. Ancak ulusal güvenlik sorunu haline gelen medya yapılanması ve gazeteciler hakkında gerekli işlemlerin yapılması toplumsal huzurun sağlanabilmesi açısından müdahaleyi zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye’nin 21. Yüzyıl dünyasında şu an sahip olduğu ulusal medya kuruluşları içinde yer alan ajan gazeteci prototipleri ile dış dünya sorunlarının üstesinden gelebilmesi olanaksız olduğu gibi, kendi içinde de ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal istikrarı koruyabilmesi gerçekçilikle bağdaşmayacak bir beklentidir.
Türkiye’yi bekleyen büyük tehlike | ||||||||
|
| |||||||
ANKARA – Türkiye’de de iklim değişikliği kendini hissettirecek ve güney bölgelerimiz ciddi kuraklık yaşayacak Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın ileriki yıllarda 2,5-4 derece artacağı, Ege ve Doğu Anadolu'da artışın 4 dereceyi bulacağı tahmin ediliyor. Senaryoya göre Türkiye’nin güneyinin ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşı kalacak, kuzey bölgelerde ise sel riski artacak. Afet İşleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı 'Afet Bilgileri Envanteri'nde iklim değişikliğinin etkilerine de yer verildi. Çalışmada, fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, hızlı nüfus artışı, enerji üretimi, ormansızlaşma gibi etkiler sonucunda atmosfere salınan gazların sera etkisi yarattığı belirtilerek, bunun dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına ve küresel ısınmaya yol açtığı kaydedildi. Küresel ısınmanın kaçınılmaz etkisinin iklim değişikliği olduğu ifade edilen çalışmada, 'iklimdeki önemli değişimler ve bunun etkileri şimdiden küresel ölçekte görülmeye başlanmış olup, bu etkilerin gelecekte daha da belirgin hale gelmesi beklenmektedir' denildi. NÜFUS VE ÇARPIK KENTLEŞME Çalışmaya göre, Uluslararası İklim Değişikliği Paneli'nin 3. tahmin raporunda, iklim değişikliğinden etkilenmeyecek ülke ve bölge bulunmadığı belirtildi. Son yıllarda özellikle ani meteorolojik değişikliklere bağlı gelişen ve yerleşim birimlerini tehdit eden şiddetli yağış, hortum, çamur-moloz akması gibi afetlerde artış gözlendi. Türkiye'de de artan nüfus, çarpık şehirleşme ve yanlış arazi kullanımı, söz konusu afetlerdeki artışı tetikliyor. IPCC'nin Türkiye senaryosuna göre, Türkiye'de yıllık ortalama sıcaklıklar ileriki yıllarda, ortalama 2,5-4 derece arasında artacak, Ege ve Doğu Anadolu'daki artış 4 dereceyi bulacak. Türkiye'nin güneyi ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya olacak. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'yu kapsayan bölgelerde kış yağışları yüzde 20-50 arası azalacak. Kuzey bölgelerde ise sel riski artacak. Senaryodaki bu tablo dikkate alındığında, Türkiye'nin iklim değişikliğinin olumsuz veya tehlikeli etkileri açısından risk grubu ülkeler arasında yer aldığı belirtilen çalışmada, şu görüşlere yer verildi: 'Dünya genelindeki doğal afetler ele alınınca, 31 çeşit doğal afetin çoğunu hidrometeorolojik afetlerin oluşturduğu görülmektedir. Doğal afetlerin çeşitleri ve önem sıraları ülkeden ülkeye de değişmektedir. Örneğin, Akdeniz Bölgesinde doğal afetler kuraklık, seller, orman yangınları, heyelan, dolu fırtınaları, çığlar, donlardır. Ülkemizde ise en sık görülen meteorolojik karakterli doğal afetler ise dolu, su baskını, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış, şiddetli rüzgar, yıldırım, çığ, kar ve fırtınadır.' ÖNERİLER Afet işleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı 'Afet Bilgileri Envanteri'nde iklim değişikliğinin etkilerine yönelik de önerilere yer verildi. |
Sanal casusluk şoku | ||||||||
|
| |||||||
WASHINGTON- New York Times gazetesinin haberine göre, Toronto'da bulunan Munk Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden bir ekip, 10 aylık bir araştırmanın ardından büyük kısmı Çin'de üslenen elektronik casusluk ağının 103 ülkeden 1295 bilgisayara sızdığını saptadı. Uzmanlar, sızılan yerler arasında dışişleri bakanlıkları, hükümet binaları, elçilikler ve Tibet'in sürgündeki ruhani lideri Dalay Lama'nın Hindistan, Brüksel, Londra ve New York'taki büroları bulunduğunu, Amerikan hükümetine ait birimlere sızıldığına dair bir kanıtınsa olmadığını açıkladı. Uzmanlar, bu korsanlık ağının güney ve güneydoğu Asya ülkeleri üzerinde odaklandığını söyledi. Araştırmada İran, Bangladeş, Letonya, Endonezya, Filipinler, Brunei, Barbados ve Butan dışişleri bakanlıklarının hedef alındığının görüldüğü, bilgisayar korsanlarının ayrıca Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Romanya, Kıbrıs Rum kesimi, Malta, Tayland, Tayvan, Portekiz, Almanya ve Pakistan elçiliklerinin sistemine sızdığının anlaşıldığı belirtildi. Torontolu uzmanların Dalay Lama'nın bürosunun bilgisayarlarına sızılmış olabileceği ve bunun kontrol edilmesi talebi üzerine taramaya başladıkları ve devasa casusluk ağına ulaştıkları kaydedildi. |
28 Mart 2009 Cumartesi
Tony Blair ile Recep Tayip Erdoğan’ın özel görüşmesi neticesinde:
-KABUL EDİLDİ-
Bu maddeler Türk halkına nasıl mı yutturuldu?
BRÜKSEL’DE SADECE TİCARİ BİR ANLAŞMA YAPTIK DENİLDİ.
AKP’NİN İCRAATLARINI BU MADDELERDEN SONRA DAHA İYİ ANLAYABİLİRSİNİZ.Osman Özbek'in konuşmasından alınmıştır.
KÖKLERE DÖNÜŞ
26 Mart 2009 Perşembe
2012'DE KIYAMET KOPACAK
Recep Tayip Erdoğan açıkladı:2012 GAP bitecek. GAP yeni eylem planı bu şekilde açıklandı.12 Milyar dolar yatırım yapacağız GAP’a. 400Milyar dolar dış borcumuz var,nerden bulduk parayı? Tabiî ki Yahudilerden. YİNE Mİ 2012? Ne var bu 2012 de? Üniversiteden beri,neden bu kadar sık duyuyorum? Bir araştırayım dedim;neler neler çıktı çıktı karşıma. Binlerce yazı,haber,resim.Hangi yıla gelmeden bu kadar haber nasip olmuş. -2012 de kıyamet kopacak, -Altı evre bitmiş,oluşum tamamlanmış,7. evredeymişiz. -Sonra ALTIN ÇAĞ başlayacakmış. -Kimin altın çağı? -Tabiî ki Yahudilerin. -Hıristiyanlar tarihlerle oynamışlar,hesapları bozmaya çalışmışlar. -Yahudilerin gerçek takvimi M.Ö 3760 ta başlıyormuş. -Marduk denilen bir gezeğen Dünyanın yanından geçecekmiş. -Marduk’la tanrılar gelecekmiş.Ama bu tanrılar yakmaya yıkmaya gelecekmiş. -3661 yılda bir geliyorlarmış,en son 1649 da gelmişler ve şimdi 2012 de geleceklermiş. -Çok eski çağlarda dünya dışı yaratıklar (tanrılar) nükleer patlamalar yapmış,bir sürü kabileyi yok etmiş. -Tevrat’ta yazıyormuş,Mayalar hesaplamış.Aralık 2012 de iş bitiyormuş. -Depremler olacakmış,seller basacakmış,kıtalar ayrılacakmış,korkunç savaşlar olacakmış. -Güney yarıküre kuruyacak,Asya’da ülkeler yıkılacakmış.Yenileri kurulacakmış. -Nostradamus bile işareti vermiş.Yeni çözmüşler. -Nostradamus'un, 'kesin' kehanetlerinin 2012 yılında son buluyormuş.Kıyamet öncesinde afet ve savaşların yaşanacağını iddia ediyormuş. - ABD'li uzay araştırmacısı Lawrence E. Joseph'in Maya astronomlarının geliştirdiği teoriye dayanarak 2012'de kıyametin kopacağını iddia ediyormuş. -İnsanlar bu süreçte yerin altına saklanacaklarmış. -Hatta ABD ve İsrail binlerce kişinin yer altında yüzlerce yıl yaşaya bileceği sığınaklar yapıyormuş. -Dışarıda kalanlar telef olacakmış.Yüz yıllarca yeraltında kalacaklar sonra çıkacaklarmış. -Dünya da böylece sadece seçilmiş ırk kalacakmış. -Kim bu seçilmiş ırk?Tabiî ki Yahudiler. Ve benzeri binlerce yazı,kitap,resim. Türkiye’de gençler arasında bunlara inanan ve üniversitelerde gruplar kuranlar bile varmış. Forumlarda yazmışlar,çizmişler.İçine biraz tarihi,biraz arkeoloji,biraz fosil bilim,biraz mistik gizemli şeyler,UFO,mit,mitoloji katmışlar teoriler üretmişler. Guruplar kurmuşlar ,merkez Adana’ymış,ama lider kadro İstanbul’a taşınmış. Kıyamet,Tevrat,mason,Siyonist,İbraniler,mayalar,uzaydan gelenler,nükleer,astroloji,fallar,büyüler, bombalar,savaşlar,seller,ölümler,tek ırk,altın çağ,takvimler,saatler,hesaplar,666,işaretler,tılsımlar. Bir sürü gizemli şeyler. Sonra aklıma geldi,üniversite yıllarımda aldığım okuduğum,moda tabirle best seller (böyle demesi daha havalı oluyordu) yani;çok satan kitapların hemen hemen hepsinde bunlar vardı. Bunlar neden çok satıyordu? Reklamı çok yapılıyordu,gizemli konular içeriyordu,ucuzdu,insanda doğuştan gelen korku ve merak yanına hitap ediyordu. Hiç biri gerçekçi değildi. Okurken yormuyordu. Metafizik,mistik,mitolojik,birbirini kaynak gösteren tuhaf kitaplardı.Ama okuyorduk. İçinde edebiyat,matematik,fizik gibi gerçek bilimlerden hiçbiri yoktu.Sadece gizem,korku ve 2012 vardı. Şimdi anlıyorum ki; bizim üzerimizde oynanan oyunlar çok uzun zaman öncesinden başlamış.Çok uzun zamandır bilimden,edebiyattan,felsefeden,matematik koparılmaya başlamışız. Daha ileriki yıllarda tüm bu pozitif bilimlerden uzak yetişmiş gençler,yetersiz bilgi donanımıyla,gerçek eserlerden zevk almaz olmuşuz.Tarihimizi öğrenememişiz,geleneklerimize muhalefet olmuşuz.Farkında olmadan ve tamamen Türkçe bize Tevrat’tan,İncil’den pasajlar anlatılmış.Aynı bilimselmiş,araştırma sonucuymuş gibi beyinlerimize sokmuşlar.Ne hikmetse bize hep o gizemli yıl 2012 empoze edilmiş. Ama ben artık büyüdüm.O tarz kitaplardan birkaç tane yazabilirim. Ama ne için? Türk gençlerinin bilim dışı zırvalıklarla beyinlerini doldurmak,Yahudi ve Hıristiyan kardeşliğinin emperyalist çıkarlarını gerçekleştirmelerinde yardımcı olmak için mi? Bu hafife alınan ama; gerçek bir hainlik değil mi? Şuanda Yahudi para babaları, Saroz’ların ,Rockefeller ve onların Türkiye’de kurduğu vakıf,dernek,kulüplerin yaptığı,Türk gençlerini yozlaştırma,globalleştirme adı altında kimliksiz,tarihsiz,ulussuz,atalarını tanımayan hatta utanan,özenti,üretme özürlü ama tüketmeye bayılan gençlik yaratmak değil midir? Atatürk devrimlerine neden eğitimde başladı? Neden tüm mason localarını kapattı? İşte bu zehirli sarmaşıkları ayıklamak,Türk gençliğini gerçek,bilim,teknoloji ve üretimle tanıştırmak için.Fakat Atatürk’ün vefatından sonra,yine bu masonik,Siyonist,emperyalist,sömürgeci,kana susamış,çağdaş görünen ırkçılar;içimizdeki insanlıktan,şanlı tarihimizden,hümanist dinimizden nasibini alamamış,hainlerle birleşerek ağlarını ördüler.Siyasete girdiler.Yasalar çıkardılar.Medyamızın neredeyse tamamını ele geçirdiler.Halkı gazete köşelerinden,televizyondan yalan yanlış bilgilendirdiler.Şehit haberlerini dizi film gibi izleyen,dizileri de gerçek sanan bir nesil oluşmadı mı? Ekonomimizi bozdular,kaynaklarımızı yağmaladılar.Taviz kar olduğumuzu,uyuduğumuzu,her dediklerine ‘evet’ dediğimizi gören bu insanlar,arsızlaştı ve artık sularımızı,madenlerimizi,yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı,kısacası topraklarımızı,Vatanımızı tamamen istiyorlar. Terörü destekliyorlar. Ekonomimizi çıkmaza soktular. Dinimizi siyasete alet ettirdiler,sahte din adamlarıyla içini boşalttılar. Bilim adamlarımızı,ulusalcı aydınlarımızı öldürdüler. Cumhuriyet ve Atatürk kazanımların tümüne saldırdılar. Silahlı kuvvetimizi,yargımızı karalamaya kalktılar. Ancak sömürgelerde çıkabilecek (vakıflar,petrol,tohum vb.) yasaları çıkardılar. Fener papazına ekümenik adı altında ismi konulmamış Bizans’ı kurdular. Şimdi bekleyip göreceğiz;AB’nin devşirme programı Eresmus’tan geçen Türk gençleri;Atatürk’ün emaneti topraklarımıza sahip çıkabilecek mi? 2012 DE KIYAMET KOPAR. AMA TEVRATTA YAZDIĞI İÇİN DEĞİL, NOTRADAMUS SÖYLEDİĞİ İÇİN DEĞİL, MARDUK DENİLEN GEZEGEN GELECEĞİ İÇİN DEĞİL, AMERİKALI YAZAR YAZDIĞI YADA UZAYLI TANRILAR SAVAŞACAĞI İÇİN DEĞİL. 2012 DE KIYAMET KOPAR: ENERJİ KAYNAKLARI ASYADA OLDUĞU İÇİN İSRAİL,AB-D’NİN BUNLARDA GÖZÜ OLDUĞU İÇİN. TÜRKİYE VE ASYA TÜRKLERİ BUNCA YIL UYUDUĞU İÇİN BİLİM YERİNE SAHTEKAR DİN ADAMLARININ PEŞİNDE KOŞTUĞU İÇİN. IRAK’TA,FİLİSTİN’DE,LÜBNAN’DA,AFKANİSTAN’DA,PAKİSTAN’DA KIYAMET ÇOKTAN KOPTU. CELLATIN ÖNÜNDE SIRAMIZI BEKLİYORUZ. BAKALIM 2012 YE YETİŞTİREBİLECEKLER Mİ? BİZİM KANUN YAPICILAR DA. PAÇASI TUTUŞMUŞ GİBİ ÇIKAN YASALAR 2012 YE YETİŞME TELAŞI. AMA NERDE BUNU ANLAYACAK İRADE. ONLAR OSMANLININ SON DÖNEMİ GİBİ İKTİDARINI DAİMİ KILMANIN TELAŞINA DÜŞMÜŞ. -2012- TÜRKSÜZ VE MÜSLÜMANSIZ BİR DÜNYADA. TÜM ENERJİ ELLERİNDE YAHUDİLER İÇİN ALTIN ÇAĞ BAŞLAYACAK.