MEDYA ÜZERİNDEN HEDEF ÜLKEYE SALDIRMAK İÇİN KAMUOYU
OLUŞTURUYORLAR.İNSANLARIN ÖNCE BEYİNLERİ YIKANMASI VE TEPKİSİZ MUMYALARA
DÖNMESİ GEREKLİ.
AMA İLLA SIZMALAR OLUYOR.
İŞTE BİRİ.
AB ÜLKELERİNİ “İRAN NÜKLEER BOMBA YAPACAK” DİYE KIŞKIRTIP
İRAN'DAN PETROL ALIMINI ENGELLEMEK. İRAN’IN OYSA AB PAZARINDAKİ PAYI %18.
BU AMBARGODAN İRAN'DAN ÇOK AB EKONOMİSİ ZARAR YÖRÜR.
İSTENENDE ZATEN BU.
BUDA OLASI BİR İSRAİL/ABD'NİN İRAN'A SALDIRMASI DURUMUNDA AB
ÜLKELERİNİ PAÇAYI KURTARMA TELAŞIYLA ABD'NİN YANINDA SAVAŞA HAZIR OLMASI
DEMEK.ÇOK NET GÖRÜLÜYOR VE ÇOK AKILLICA.TABİKİ ABD İÇİN.AB BU TUZAĞA DÜŞTÜ
MÜ?1TEMMUZ'DA GÖRECEĞİZ.
İSRAİL DOĞU AKDENİZ'İ RUMLARLA EL ELE PETROL VE DOĞALGAZ
ARARKEN BOP EŞBAŞKANI BİR İKİ BAĞIRIŞTAN SONRA DÖKÜNTÜ BİR GEMİ GÖNDERDİ.
GEMİ NEMİ YAPTI?3/4 PALAMUT YAKALADI ARIZALANDI VE YATIYOR.
İSRAİL DEĞİL TÜRKİYE SIVAŞTIRILACAK DA ONDAN. ABD DEMEK
İSRAİL DEMEK ZATEN. BİR TAŞTA BİRKAÇ KUŞ VURMAK DERLER BUNA.
KAMBERSİZ DÜĞÜN,ALMANSIZ SAVAŞ OLUR MU?
MOSSAD ÖLDÜRÜR.İNKAR EDER, KİMSE BİR ŞEY DİYEMEZ. DOKUNULMAZLIĞI VAR.
PEMBE AĞ İÇERİSİNDEKİ BİR GOLF TOPUNU TAKİP EDEBİLİYOR(MUŞ)
ONLARIN YALANCISIYIM.
İlk etapta bu şüphelerimi google veya başka arama motoru bilgi depoluyor olarak düşünmüştüm.Fakat neden hep ABD geçince yanıyorlar.Evet birileri bir şeyleri depoluyor.
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,
SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."M.A.ERSOY
Tarih, 8 Aralık 2004, Irak’ta “rutin” saldırılardan bir yenisi düzenleniyor ve Dale C. Stoffel ve Joseph J. Wemple adlı iki Amerikalı öldürülüyor. Öldürülenler, Wye Oak ve CLI adlı şirketler adına Irak’ta “ihale kovalayan siviller”dir.
Ama patron Stoffel ve yardımcısı Wemple’ın öldürülmesini diğer saldırılardan ayıran bir fark var. Direnişçiler, iki Amerikalıyı kurşuna dizdikten sonra, yanlarındaki dizüstü bilgisayarı alarak gitmişlerdir...
Aylar sonra, internette “Rafidan” imzalı bir direniş bildirisi boy gösterir. “Rafidan” grubu, kendisini “Mücahitler Merkez Komutanlığı Siyasi Komitesi” olarak tanıtmaktadır.
Bildiride, Stoffelve Wemple’dan alınan bilgisayarda yer alan çok sayıda gizli yazışma ve belge ifşa edilmektedir!..
Rafidan grubu, bugüne dek yayınladığı 9 bildiriyle, Stoffel, CIA ve Irak “Geçici Hükümeti” arasındaki gizli pazarlıkları gözler önüne serdi. Ağdalı bir dille yazılmış bu bildirilerin devamı gelir mi bilinmez, ancak belgeler hem Stoffel’in hiç de sıradan bir Amerikalı olmadığını gösteriyor, hem de dönemin güdümlü Bağdat hükümeti ile Amerikalılar arasındaki kirli pazarlıkları, en ince ayrıntısına dek kanıtlıyor.
Bildiri No.1: Stoffel’in öldürülmesi üstlenilir ve açıklanacak belgeler “müjdelenir”.
Bildiri No.2: Dale Stoffel’in özgeçmişi açıklanır. Bu belgede, 1961 doğumlu Stoffel’in “mesleki kariyeri” boyunca ABD donanma istihbaratında, silah şirketi Raytheon’da, çeşitli şirketlerde istihbarat sistemlerinin geliştirilmesi alanında çalıştığı, 1995’te Wye Oak şirketini, 2003’te ise CLI şirketini kurduğu belirtilmektedir.
Bildiri No.3:Rafidan, elindeki en önemli belgelerden birini açıklar. 16 Ağustos 2004 tarihli bu talimatın altında, dönemin Irak Savunma Bakanı Hazım el Şalan’ın imzası bulunmaktadır.Talimattaki bilgilere göre Stoffel ve adamları, Irak işgalinin ardından tahsis edilen 10 helikopterle bir yıl boyunca Irak’ı gezmiş, askeri ve sivil tesislerin, fabrikaların, havaalanlarının fotoğraflarını çekmiş, dağıtılan Irak ordusuna dair bütün belgelere el koymuştur. Ayrıca, ordu depolarında ve kışlalardaki bütün silahların fotoğrafları çekilmiş, dökümleri yapılmıştır.Ardından; İyad Allavi ve Ahmet Çelebi’nin de üyesi olduğu bir özel komisyon kurulmuştur. Komisyonun görünürdeki amacı, “Irak Ulusal Muhafızları”nı oluşturmaktır. Ama asıl amaç, çok farklıdır...
Bildiri No.4:16 Ağustos 2004 tarihli talimnamenin diğer ayrıntıları açıklanır. Buna göre Bağdat hükümeti, Wye Oak şirketine, Irak ordusunun bütün silahlarını “nakletme, onarma veya dünyanın herhangi bir ülkesinde, herhangi bir şirkete satma” yetkisi vermektedir. Bu satış karşılığında hükümete hiçbir ödeme yapılmayacaktır. Aksine, bu satışlardan elde edilecek gelirin yüzde 10’u, Stoffel’in şirketine verilecektir. İşin püf noktası, silahların satış fiyatlarını belirleyecek tek kişinin Stoffel olmasıdır! Kısacası Irak ordusunun bütün silahlarını bu kişiye “bedelsiz” vermekte, üstüne bir de “komisyon” ödemektedir!
16 Ağustos tarihli bu metin, dönemin Başbakanı İyad Allavi’nin 4 Ağustos’ta verdiği onayın ardından hazırlanıp imzalanmıştır. Belgenin orijinal metni Irak Savunma Bakanlığı ve ABD’de olup, Stoffel’in elinde bir kopya bulunmaktadır.
Stoffel, yaklaşık 1.5 ay önce, 25 Haziran 2004’te, Savunma Bakanı Şalan’a yazdığı mektupta, yapılacak anlaşmanın “çok gizli” tutulmasını rica etmekte, ayrıca Irak ordusunun elindeki bütün silah sistemlerinin toplam değerini “1 milyar dolar” olarak tahmin etmektedir. Kısacası kendisi, bu anlaşmadan 100 milyon dolar komisyon alacaktır.
Eski Irak ordusu komutanları olduğu tahmin edilen Rafidan direniş örgütü mensupları ise, Irak ordusunun elindeki silahların toplam değerinin en az 40 milyar dolar olduğunu belirterek, anlaşmayı “yüzyılın soygunu” olarak nitelendiriyorlar.
Savunma Bakanı Şalan, bu mesaja karşılık, 4 Ağustos 2004’te Stoffel’e yanıt verir ve Irak ordusunu tasfiye etme programının başına, Dr. Bruska Nuri Şavays’ın getirildiğini bildirir.
Bildiri No.5:Rafidan örgütü, 16 Ağustos 2004 tarihli “çok gizli” anlaşmanın ayrıntılarını açıklamaya devam eder. Metne göre Stoffel, Irak silahlarını yağmalamaya Taci, Cooke Kampı, Normandy Kampı, Eşref Kampı, Hille Kampıve Anaconda Kampı’nda başlayacaktır. Bu kamplar, Irak’ın her yerindeki eski orduya ait silahlar için bir tür “toplama merkezi” olacaktır. Ayrıca, Stoffel’e yapılacak yüzde 10’luk ödemelerin ABD bankalarına yatırılacağı belirtilmektedir.
Bildiri No.6:Irak Savunma Bakanlığı’ndan Stoffel’e gönderilen bir başka mektup açıklanır. Dr. Bruska Nuri Şavays imzalı bu mektuba göre Wye Oak şirketi, Irak ordusunun silahlarını yağmalama faaliyeti boyunca “yerli ya da yabancı her türlü yardımı almakta” özgürdür.
Bildiri No.7:Şavays imzalı bir başka belge, Stoffel’e “Irak askeri ekipmanını nakletmek için bütün polis noktalarından serbest geçiş” yetkisi tanımaktadır.
Bildiri No.8:Anlaşmayı tamamlamış olan Stoffel, 18 Ağustos 2004’te, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Carol Basden’e bir mektup yollar. Mektupta özetle şöyle denilmektedir“Wye Oak, Irak Savunma Bakanlığı ile imzaladığı anlaşma için onayınızı talep eder... Hurda olarak sınıflandırılıp satılacak Irak askeri ekipmanı, halen ABD ordusu ve koalisyon kuvvetlerinin elindedir... Bu ekipmanın ağırlıklı olarak Fransız, Rus ve Çin malı olduğu, ayrıca İran’dan ele geçirilmiş ABD ve İngiliz menşeili silahların da bulunduğu görülmektedir... Ekipmanın toplam değerinin 500 milyon doları aştığını tahmin ediyoruz... Bu sözleşmeden doğan herhangi bir ödeme yükümlülüğümüz yoktur...”
Rafidan grubu, “hurda” olarak sınıflandırılacak olan bu silah sistemlerinin Ürdün, Kuveyt, İsrail, İran ve Ukrayna’ya satılacağını öne sürerek, ellerinde bu konuda da belgeler olduğunu öne sürüyor.
Bildiri No.9: Bu bildiriyle, 20 Haziran 2004 tarihli biraz eski bir belge dikkate sunuluyor. Belge; İyad Allavi, Dale Stoffel, Ahmet Çelebi ve Ahmet Ersevci arasındaki anlaşmadır. Burada, Iraklı temsilciler, Stoffel’i “askeri ekipman organizasyonu bakımından Irak Savunma Bakanlığı’nın tek temsilcisi” ilan etmektedirler.
Ardından, “ganimet paylaşımı”na geçilir. Bu utanç belgesinden öğrendiğimize göre Ersevci, Stoffel aracılığıyla “Newco” adlı bir şirket kuracak ve ilgili her işlemden yüzde 10 pay alacaktır. Bu şirkete ayrıca, idari masraf olarak “kârın yüzde 50’si” verilecektir. Kârın yüzde 30’u Stoffel’in cebine gidecektir; geri kalan yüzde 20 ise İyad Allavi ve Ahmet Çelebi arasında paylaştırılacaktır.
Bağdat hükümetinin nasıl işlediğini gözler
önüne seren bu ifşaatlar, “şimdilik” sona eriyor. Rafidan’ın yeni bildiriler yayınlayıp yayınlamayacağını zaman gösterecek. Ancak eldeki belgeler; koca bir ülkenin insanları ve kaynaklarının rüşvet, yolsuzluk ve yağma çarkları arasında nasıl yok edildiğini görmek için yeterli. Bush’un Ortadoğu için öngördüğü “demokrasi”, işte bu gizli belgelerde saklı.
30 OCAK 2012 / PAZAR SAAT 21'DE ULUSAL KANALDA YAYINLANAN BELGESEL NİHAYET İNTERNETE DÜŞTÜ.PAYLAŞIN.PAYLAŞMAKLA KALMAYIN İNDİRİN VE ARŞİVİNİZDE SAKLAYIN. Belgeseli Yuotube'nin insafına bırakmayın:
Bizimde bir katkımız olsun.İndirmede sorun yaşayan arkadaşlara teknik destek,resimlerle aşağıda:
“Mümtaz’er Türköne, Antalya’da Kumluca Belediyesi tarafından
kültürel etkinlikler kapsamında düzenlenen ayın söyleşisine konuşmacı olarak
katıldı. Belediye Kültür Salonu’nda düzenlenen ayın söyleşisini Kumluca
Kaymakamı Salih Işık, Belediye Başkanı AK Parti’li Hüsamettin Çetinkaya, İlçe
Emniyet Müdürü Nail Çetinkaya, CHP Kumluca İlçe Başkanı Dilek Engin, meclis
üyeleri ve vatandaşlar katıldı.”HABER BU.EE BU SÖZLERE TEPKİ GÖSTEREN OLDU
MU?
Bütün liboşlar ve dinciler söz birliği etmişçesine Türk
Silahlı Kuvvetleri’ne en ağır ifadelerle saldırmaya başladılar ...
Kaderin cilvesine bakın ki; bu haksızlığa tepki koymak da benim gibi
“anti-militaristlere” kaldı ...
***
Bu arkadaşlar ortalıkta dolaşan bir belgeyi doğru kabul ederek, ordunun bütün
kademelerini darbeci ilan ettiler ...
Her devrin adamlarından biri, halkımızın her zaman güvendiği bu kurumu “Kendi
halkına ve ülkesine karşı entrikalar çeviren bir fesat ocağı” olmakla suçlamaya
bile cesaret etti.
Karısının başından aşağı dışkı dolu kavanoz boşaltmasıyla tanıdığımız bir diğeri;
işi, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’yle dalga geçmeye kadar vardırdı.
Bugün bile her yurttaşımızın ezbere bildiği o eşsiz hitabeyle,
“Kan-vatan-düşman edebiyatı” diye dalga geçmeye kalkıştı ...
Atatürk’ten “Kemal Paşa” diye söz etti ve “O hitabe bugün yazılacak olsa ben
şöyle düzeltirdim” diyerek bakın neler yumurtladı:
“Ey Türk gençliği...
Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin.
Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.)
Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü
düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin.
Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha
kazançlı olabilir.) Sonuç alamazsan, ’Bir tersane uğruna düşman olmaya değer
mi’diye bir kere daha kendine soracaksın.”
***
Bugün Atatürk’e, onun kurduğu cumhuriyete, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak
üzere tüm cumhuriyet kurumlarına saldıranların tek amacı var:
Tüm “saygınlıkları” ayaklar altına alarak, halkı şaşkın ve çaresiz hale
düşürmek ...
Sonra da bu şaşkınlıktan ve çaresizlikten yararlanarak; düşmanların, asla
giremeyecekleri tersanelere girmelerini sağlamak ...
Ülkenin tüm zenginliklerini, temsilcisi oldukları güçlere peşkeş çekmek!
***
Peki; halkımız bu alçakça dolduruşlara gelir mi?
Oynanan oyunu görmeyerek, bu başıbozuklara aldanır mı?
Asla ...
Bu ülkenin insanları zaman zaman duygularına kapılıp, sırf “mağdur” oldukları
için birilerini desteklemiş, hatta iktidara getirmiş olabilir ...
Ama unutmayın ki; dünün “mağdurları”, bugünün “mağrur”larına dönüştü ...
“Mağdur”luk rolü ise artık, bu ülkenin temel değerlerine ve kurumlarına
yüklendi ...
İşte bu nedenle; rüzgâr tersten esmeye başladı ...
Tüm cumhuriyet düşmanlarına duyurulur!
*****
İKİ YÜZLÜ! ))))
Yıllardır Türkiye’deki dinci ve gerici hareketleri destekleyen Batı medyası,
birden bire, “Türkiye yönünü Doğu’ya döndü, Avrupa’dan uzaklaşıyor” diye
yaygara yapmaya başladı...
Aynı kaygıları dile getirdiğimiz günlerde bizi “tutuculukla” suçlayan bu
arkadaşlar, şimdi Türkiye’yi kaybetmekten korkuyor!
Bizim “en büyük devlet büyüğü” de bu yayınları yapanları, “Bir yüzümüz Batı’da,
diğer yüzümüz Doğu’da” diyerek sakinleştirmeye çalışıyor ...
***
İyi de biz ne zamandan beri “iki yüzlü” olduk?
*****
GÜNÜN SORUSU
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ayamama deresine 13,75 metreden daha yakın
yapıların yıkımına başladı ya... Soru Mehmet Demirkol’dan:
İyi de neden 13 metre,
14 metre
değil de 13,75 metre?
Acaba 13,76 metreden itibaren hangi yandaşın, hangi tarikat üyelerinin
işyerleri, ya da alışveriş merkezleri var?
*****
Türköne, Ergenekon sanığı olmaktan mı korkuyor?
Önce “Apo’ya paşa unvanı verilsin” diyen, sonra da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
tasfiye edilerek yerine Osmanlı’daki “Nizam-ı Cedid Ordusu”nun kurulmasını
isteyen eskinin ülkücüsü, bugünün “demokrasi kahramanı” Mümtazer Türköne’ye
birkaç sorum var:
* 1990’lı yıllarda dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in danışmanlığını yaptınız
mı?
* Yaptıysanız, Çiller’in “derin devlet”i savunmak için söylediği, “Bu devlet
için kurşun atan da yiyen de şereflidir” sözünün patenti, iddia edildiği gibi
size ait olabilir mi?
* O dönemde birlikte çalıştığınız kişiler arasında bugün Ergenekon davasında
yargılanmakta olanlar var mı?
* Varsa... Acaba bugünkü “Kürtçülüğünüzün” ve asker karşıtlığınızın asıl
nedeni, eski ilişkilerinizi inkâr çabası olabilir mi?
* Ergenekon soruşturmasının bir gün zat-ı âlinize kadar uzanabileceği ihtimali
hiç aklınıza geldi mi?
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,
SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."M.A.ERSOY
DOĞRU VE SANSÜRSÜZ BİLGİYE ULAŞIR
VE NE KADAR ÇOK KİŞİYE ULAŞTIRA BİLİRSEK EMPERYALİST SALTIRIYI OKADAR ÇABUK KIRABİLİRİZ.
BU NEDENLE İNTERNET PAYLAŞIMLARINI
ÖNEMSİYORUM.
2011 BİLDERBERK TOPLANTILARINDAN
SIZAN BİLGİ DE BENİ DOĞRULUYOR. DÜNYAYI SÖMÜREN ÇAKALLAR İNTERNETİ KONTROL
ALTINA ALMAK İSTİYORLARMIŞ. HENÜZ TAM İSTEDİKLERİ GİBİ DENETLEYEMİYORLARMIŞ.BU
NEDENLE KİMSE KENDİNİ VEYA BİR BAŞKASINI KLAVYE KAHRAMANLIĞI YAPMAKLA İTHAM
ETMESİN.BU PAYLAŞIMLAR BİRİLERİNİ FENA HALDE RAHATSIZ EDİYOR.AMA TOPTAN
YASAKLAYAMIYOR.
FACEBOOK’TA HERGÜN 50 NİN ÜZERİNDE ARKADAŞLIK TEKLİFİ KABUL
ETİĞİM HALDE AYLARDIR ARKADAŞLARIMIN SAYISINDA ARTIK OLMADIĞINI GÖRDÜM.HATTA
KENDİMCE BUNU PAYLAŞIMLARIMDAN YADA ETİKETLEMELERİMDEN RAHATSIZ OLAN
ARKADAŞLARIN BENİ SİLDİĞİNE YORARAK SAVUNMAK İSTEDİM.FAKAT HER GÜN EKLEDİĞİM KADAR
KİŞİNİN(YAKLAŞIK 3/4AY) BENİ SİLİYOR OLMASI TESADÜF OLAMAZDI.AZ ÖNCE BAŞKA
BİRŞEY YAKALADIM. 4 ARKADAŞLIK TEKLİFİ VARDI VE DUVARIM BENİM TARAFIMDAN GÖNDERİLDİ
GÖRÜNEN BİR ÇOK REKLAM İLE DOLUYDU.REKLAMLAR BİR KAÇ KURNAZIN İŞİ OLABİLİR AMLARIM,AMA
KABUL ETTİĞİM ARKADAŞLIK TEKLİFLERİNİN 2’SİNİN KABUL EDİLDİĞİNİ 2 SİNİN İSE NE
YAPARSAM KABUL EDEMEDİĞİMİ GÖRDÜM.KABUL EDEMEDİKLERİMLE BİR ÇOK ORTAK
ARKADAŞIMIZ VARDI.HİÇ ORTAK ARKADAŞIM OLMAYANLARI KABUL EDEBİLİYORUM FAKAT
ORTAK ARKADAŞIM OLANLARI KABUL EDEMİYORUM.
ONAY VERDİĞİM HALDE ONAYLANMAYAN ÇOK SAYIDA ORTAK ARKADAŞIM
OLAN KİŞİLER DAVET LİSTESİNDEN KAYBODU. YANİ SANKİ KABUL ETMEMİŞİM GİBİ İŞLEM YAPILDI.
BU RESMEN ELEKTRONİK ŞEREFSİZLİK.
AKLIMA ŞU GELİYOR.
BİR İNTERNET YAZILIMI NEDEN? KULLANIMINI ENGELLEMEK İSTESİN.BU TAMAMEN PAYLAŞIMLARLA ALAKALI.PAYLAŞIMLAR BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDİYOR.
SONRA HANGİ İSİMLE BU TOPRAKLARDA GEZMEYİ DÜŞÜNÜYORSUN SAYIN BAŞKAN.
AKP’NİN RUM AÇILIMI
Fener Rum Patriği Bartholomeos, 2004 yılı Kasım ayında İstanbul Rum Cemiyeti üyelerini ve Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarındaki Rafina ilçesinden gelen 35 kişiyi alıp “kardeş belediye” olan Mudanya ilçesine bağlı Zeytinbağı beldesine giderek buradaki Faruk Çelik Kültür Merkezi adlı tarihi binada ayin yaptı. Bina 1878 yılında yani Osmanlı devletinin Ermeni ve Rum açılımı yaptığı bir dönemde kilise olarak inşa edilmişti.
Elini öpen cemaate elindeki ekmekten birer parça dağıtan Patrik, “Eski Trilyelilerin çocuklarının, torunlarının buraya gelmeleri, onlar için büyük bir sevinç vesilesidir. Çünkü atalarını hatırlıyorlar, onların mezarlarında dua ediyorlar. Herkes kendi kökleriyle bağlıdır” diyordu.
***
Aradan 8 yıl geçti. Resmi Gazete’de bir karar yayınlandı. Karar Mudanya ilçesine bağlı Zeytinbağı Beldesi’nin Belediye Meclisi’ne aitti ve beldenin adı Trilye olarak değiştirilmiş, İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanmıştı!
Peki 8 yıl içinde neler olmuştu da İslamcı iddialarla yayınlanan Yenişafak gazetesi bile haberi, “Trilye’ye iadei itibar” başlığıyla verebiliyordu. Yani Türkiye’de bir belde, Türkçe Zeytinbağı olunca itibarsız, Rumca Trilye olunca itibarlı oluyordu Yenişafak’a göre!
Zeytinbağı Belediye Başkanı AKP’li Ali Turan kararın onaylanmasının büyük bir sevinçle karşılandığını iddia ediyordu. Doğrusu, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bitlis’in Güroymak ilçesi halkına Ermenice bir isim olan Norşin kelimesini kullanarak Norşinliler diye hitap ettikten sonra, Zeytinbağı’nın Rumca Trilye’ye dönüştürülmesine şaşırmıyorum. Fakat Patrik Amerikan basınına “Bizi Türkiye’de çarmıha geriyorlar” diye konuştuğu zaman “özür dilemezse bir daha Patriği beldeye sokmayacağız” diyen AKP’li Ali Turan’ın Belediye Binası’nı boşaltıp boşaltmayacağını merak ediyorum. Çünkü Zeytinbağı Belediye binası da eski bir Rum kilisesidir!
Zaten Doğan Haber Ajansı muhabiri Tarık Arslan’ın haberine göre Trilye Beldesi’nde tapuları özel şahıslara ait olan Kemerli Kilisesi, geçen mart ayında yasa dışı olarak “ekümenik statü” kullanan Patrik tarafından Bursa Metropolitanlığına atanan Elpidophoros Lambriniadis’e, yine kiliseden döndürülen Dündarevi de İstanbullu işadamı Ömer Elal’a satılmıştı. Belediye Başkanı Turan, Kemerli Kilise’nin restore edilerek ibadete açılacağını açıklamıştı.
***
Peki asıl niyet nedir?
Asıl niyeti, Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden sonra şöyle açıklamıştı:
“Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden varolmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmalarını düşünebilir.”
Akdamar Kilisesi, Sümela Manastırı ve Tarsus’taki Aziz Paul Kilisesi’ni ibadete açmak bu cümledendir.
Anadolu’da 1923’ten önce yaşayan Hıristiyanlar, Lozan Antlaşması’na eklenen bir madde ve imzalanan bir mübadele sözleşmesi sonucunda, Yunanistan’daki Müslümanlar ile bütün haklarıyla birlikte değiş tokuş edildiğine göre Patrik, hangi hakla Hıristiyanların yeniden Türkiye’ye dönmesini isteyebiliyordu? Trilye’den giden Rumların mübadelede değil de 1964’te gittiği yalanı, mübadele engelini aşmak için mi uydurulmuştu? Patrik bunun için mi Bizans dönemi Bursa haritasını bastırıp dağıtmıştı?
***
Gerçekte neler olup bittiğini Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde Kai Strittmatter, 2009 Aralık ayında yazmıştı. Yazar, “Konstantinopol Patriği” I. Bartholomeos’un sözcüsü Dositheos Anagnostopulos’un kendisine, Tayyip Erdoğan için “Bu insan tarihe geçecektir” dediğini bildirmişti.
Alman yazar, şöyle demişti:
“Erdoğan geçen yaz, adadaki Ortodoks manastırını ziyaret ederek Patriğe yardım sözü verdi ve Hıristiyanların Türkiye’den kovulmalarının ’faşistçe’bir uygulama olduğunu söyledi. Rahip Dositheos, ’Hıristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir Başbakan görmedim’ diyor.”
Tayyip Erdoğan, “Türkiye’den faşistçe kovuldular” dediği Hıristiyanların torunlarını Türkiye’ye mi getirecek?
Bursa, bu projenin pilot bölgesi midir?
Bu mantığa göre, Konya yeniden İkonyom mu olacak? Trabzon, Pontus mu olacak? İstanbul, İçişleri Bakanlığı onayıyla Konstantinopolis mi olacak? Alparslan Anadolu’yu, Fatih İstanbul’u ve Trabzon’u bunun için mi fethetti?
Arslan BULUT-27/1/2012-yeniçağ gzt. BU BAŞLANGIÇ:
SAYGIN ALİ TURAN AŞAĞIDAKİ TEPKİYİ VEREN SİZ NE OLDU DA TAM 180 DERECE GERİ DÖNÜP ZEYTİNBAĞI'NI ADINI RUMLAŞTIRDINIZ.
YOKSA YUKARIDAN BASKI MI ALDINIZ?
ZEYTİNBAĞI'NDAN PATRİK BARTHOLEOMOS'A SERT TEPKİ
Çarşamba, 30 Aralık 2009
Bir süre önce Avrupa da ki gezisi sırasında yaptığı “
Kendimi Türkiye de Çarmığa gerilmiş gibi hissediyorum” sözleriyle hem Türk
halkını hem Ortodoks dünyasını hem de dünya kamuoyunu kızdırdı.
Bugüne kadar Türkiye’de yaşamları süresince Türk halkıyla
bütünleşen ve her hangi bir sorun yaşamayan Ortodoks dünyası ve diğer dinlere
mensup vatandaşlarında büyük tepkisi ile karşılaşan İstanbul Fener Rum patriği
Barteleomuz” Amerikan CBS televizyonuna verdiği 60 dakikalık röportajda
İstanbul da ki kapalı olan Ruhban okulunun açılmaması nedeniyle Patrikhanenin
geleceğini tehlikeye düşüreceğini vurgulayarak kendimi çarmıha gerilmiş gibi
hissediyorum.
Oksijenimiz kalmıyor, patrikhane tükeniyor” söyleriyle
Türkiye ve dünya kamuoyunun şimşeklerini üzerine çekerek 19 yıldan bu yana
Ortodoks dünyasının en üst makamında oturan Bartholeomeos’a siyasi liderlerden
gelen tepkilerin ardından bir tepki de Mudanya’nın Zeytinbağı beldesi belediye
başkanı Ali Turan’dan geldi. Oldukça sert ifadeler kullanan Turan” Ortodoks dünyasının dini lideri İstanbul Fener Rum
Patriğinin bir süre önce Amerikan CBS televizyonunda sarf ettiği sözler hem
Türk halkını hem de dünya kamuoyunu kızdırarak şimşekleri üzerine çekmiştir.
Ortodoks dünyasının en önemli
kültür miraslarını barındıran Zeytinbağı (Trilye) beldemize yılda birkaç kez
gelerek burada ki kiliselerde dini ayinlerini yapan Ortodoks dünyasına bundan
sonra, Zeytinbağı belediyesi olarak izin vermemeye kararlıyız. Fener Rum
Patriğinin yazılı ve görsel basına çıkarak Türk halkından özür dilemesini
bekliyoruz, özür dilemez ise kendilerine belediye olarak kesinlikle
Zeytinbağına giriş izni vermeyeceğiz. Bakınız, bir süre önce İstanbul Beyoğlu
ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği İstiklal Marşı okuma yarışmasında
kürsüye çıkan Özel Zapyon Rum ilköğretim okulu öğrencisi Marina O,’nun
ağlayarak ve ağlatarak okuduğu İstiklal Marşı’nın ardından birinci olmuş ve
Türkiye de yaşamaktan büyük onur ve gurur duyduğunu belirtmesi ayakta
alkışlanmışken Fener Rum Patriğinin Amerikan CBS televizyonuna” Türkiye de
kendimi Çarmıha gerilmiş gibi hissediyorum” sözleri talihsiz bir konuşma olmuş
ve büyük tepki toplamıştır.
Osmanlı döneminden beri
mülkiyet, özlük ve hukuki konumu gözetilerek korunan Fener Rum Patrikhanesinin
dini lideri Bartholeomos’un yaptığı talihsiz açıklamayı hem ülke olarak hem
Ortodoks dünyasını hiçbir art düşünce olmadan Zeytinbağında ağırlayan ve ev
sahipliğini en iyi şekilde yerine getiren Zeytinbağı halkı ve belediye olarak
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Kaldı ki Ortodoks dünyasının ve özellikle de
Bartholeomos için ayrı bir yeri olan Zeytinbağı, kendilerine bugüne kadar her
türlü ihtimamı ve özeni göstererek Türk geleneklerine yakışır şekilde
misafir etmiştir. Dini Bayramlarını yapmayarak beldelerine gelen Ortodoks
misafirlerini ağırlayan Zeytinbağı halkı, Fener Rum Patriğinin mutlaka Türk
halkından özür dilemesi gerektiğini belirtmektedir. Yoksa Zeytinbağı (Trilye)
kapıları kendilerine kapalı olacaktır ve Zeytinbağında kendilerini bundan böyle
görmek ve ağırlamak istemediklerini belirtmektedirler. Belediye olarak bizlerde
aynı düşüncedeyiz” dedi.
Tarık ARSLAN/MUDANYA
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,
SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."M.A.ERSOY